Köyümde Åženlik Var...

Köyümde Åženlik Var...

Köyümde Åženlik Var...

12-15 Temmuz 2012 tarihleri arasında Burhaniye-Taylieli Köyü'nde yapılan “Taylıeli Köyü 3. Kültür Sanat ve Tiyatro Åženliği” ne davetliydim. Åženliğin 13 Temmuz Cuma günü “Aydınlanma Ateşi: Köy Enstitüleri” başlıklı panelinde konuşmacıydım.  Åženlik düzenleme kurulunda Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Hülya Nutku, Köy Muhtarı Halil İbrahim Çakır, İstanbul Åžehir Tiyatrosundan Eftal Gülbudak ve Ümran İnceoğlu vardı. Yaşamını tiyatroya ve sanata adamış dostum Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun davetini büyük bir keyifle kabul ederek açılışa yetişmek için 12 Temmuz Perşembe günü zeytin ülkesine eşimle birlikte yola çıktık. Hava çok sıcaktı... Ayvalık'la beraber dağ taş zeytine bürünmüş yolda arabanın müzikçalarında Erol Evgin şarkıları vardı. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun “Sitem”  şiirindeki “Önde zeytin ağaçları arkasında yar/Sene1946/Mevsim Sonbahar/Önde zeytin ağaçları/ neyleyim neyleyim dalları neyleyim./Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.” müziği yolculuğa renk ve zenginlik katıyordu. Burhaniye girişinde arkadaşımız Nedret Can bizi bekliyordu.

Taylıeli Köyü Burhaniye'ye iki kilometre uzakta, körfeze bakan, yaklaşık 400 nüfuslu, kuruluşu 1100'lü yıllara dayanan zeytin ülkesinin şirin, bol oksijenli bir köyü. Anadolu Selçukluların Marmara ve Ege'de hakimiyetlerini kurması döneminde Süleymanşah  Burhaniye bölgesine uçbeyi  olarak Taylıbaba'yı görevlendirir. Taylıbaba dağlarda göçebe olarak yaşayan halkı yerleşik düzene geçirir. Taylıbaba imparatorluğa at yetiştirdiği  için  köyün adı  da buradan gelir.Üç yıldır bir araya gelen sanata, tiyatroya  kendini adamış kültür insanları Taylıeli'nde hayata dair güzellikler üretmeye çalışıyor. Bu yılki etkinlikler “Köyümde Åženlik Var” adıyla “Suna Pekuysal” anısına düzenlenmiş. Etkinliklerde tiyatro, dans, konser, pandomim, kukla, Karagöz-Hacivat, sergi, söyleşi,  atölye, şenlik pazarı ve gece sineması gibi etkinlikler öne çıkıyordu. Åženlik çalışkan, idealist genç bir muhtar, tiyatro sanatçıları ve köylülerin imecesi ile gerçekleşiyor. Åženliğin bu yılki onur konuğu da tiyatro sanatçısı Seden Kızıltunç idi.

12 Temmuz 2012 Perşembe akşamı saat 20.00'de körfeze bakan köy meydanında açılışta Burhaniye'den çok sayıda izleyici vardı. Meydanın yanındaki standlarda köylü kadınlar ürettikleri ürünleri sergiliyorlardı. Standların önünde gülen yüzüyle, sıcacık bakışlarıyla kaybettiğimiz sinema ve tiyatro sanatçısı Suna  Pekuysal'ın fotoğraf sergisi göze çarpıyordu.  Açılışta Burhaniye Belediye Başkanı Fikret Akova, Köy Muhtarı Halil İbrahim Çakır, Prof.Dr. Özdemir Nutku, etkinliğin çok önemli emekçisi tiyatro sanatçısı Eftal Gülbudak'ın konuşmalarında Taylıeli İmecesinin öyküsü ve anlamı öne çıkıyordu.  Son söz şenlik onur konuğu Seden Kızıltunç'daydı. Sanatçı, son aylarda sanata, kültüre ve tiyatroya karşı alınan tavrı eleştiren ve köyde tiyatro yapmanın önemini belirten konuşması sonrası Suna Pekuysal'ın İstanbul Åžehir tiyatrolarında sahnelediği  “Lüks Hayat”  operetinden bir bölümü seslendirdi. Konuşmalar sonunda Burhaniye Belediyesi Gençlik Merkezi Zeybek Ekibi bütün güzellikleriyle meydandaydılar. Halk dansları sonunda köylü kadınları tüm izleyicilere Ege'nin yöresel tadı “Keşkek” ikram ediyorlardı. Gece sanat ve kültür şölenine dönüşmüştü. Alpay Ekler'in yönettiği ve günümüze hicvettiği Karagöz-Hacivat gösterisinde “Hususi Selahayetli Kadı” oyunu geceye çok önemli renk kattı. Sahnede İstanbul Åžehir Tiyatrosu sanatçıları vardı. Suna Pekuysal anısına söylenen enfes Tiyatro Åžarkıları Körfezde ve karşıdaki İda Dağı'nda yankılanıyordu. Gece bir Suna Pekuysal filmi ile sona eriyordu. Doyumsuz bir sanat gecesi yaşanmıştı.

13 Temmuz Cuma sabahı körfez manzaralı Taylıeli Öğretmenevi Bahçesinde her yerden gelen tiyatro sanatçılarıyla kahvaltı yapıyoruz. Sevgili Eftal Gülbudak'ın olağanüstü yaratıcılığı ve emeği ile Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneğinin hazırladığı (YKKED) “Türkiye'nin Geçmişindeki Yarın: Köy Enstitüleri” adlı 25 parçadan oluşan fotoğraf sergisi bahçenin duvarlarında sergilendi.  Saat 11.00'de de Burhaniye'den gelen konuklar, ülkenin her bir köşesinden gelen tiyatro sanatçıları, öğrenciler ve köylülerin katılımıyla “Aydınlanma Ateşi: Köy Enstitüleri” adlı söyleşi başladı. Burhaniye-Ören'de yaşayan Prof. Dr. Bahri Savcı'nın eşi Sudiye Savcı, Asım Bezirci'nin eşi Refika Bezirci  ve Nutku Ailesi bu etkinlikte bizleri hiç yalnız bırakmayan dostlarımızdı. İmece ile yapılan bir şenlikte Aydınlık Türkiye İmecesinin özgün kurumu Köy Enstitülerinin konuşulması çok anlamlıydı.  Söyleşiye  konuşmacı olarak Prof.Dr.Kemal Kocabaş, Fikret Can, Nedret Can, Mehmet Savur ve Erdoğan Gazioğlu katıldı. İki saat süren söyleşide ülkenin eğitim-kültür sorunları, eğitimin dinselleştirilmesi-piyasalaştırılması, çağdaş,  laik ve bilimsel eğitimin önemi ve ülkenin yüz akı Köy Enstitüleri kazanımları konuşuldu. Konuklar söz alarak söyleşiye katkı verdiler. Söyleşi Prof. Dr. Ayfer Kocabaş'ın Köy Enstitülerinde öğrencilerin özgüvenini ve üretimle kazanılan yurtseverlik duygularını dillendiren “Ziraat Marşını” seslendirmesiyle sona erdi. Etkinlik biter bitmez aynı meydanda çocuklar için “Kukla Atölyesi” başlamıştı ve yirmi çocuk heyecanla sanatçıları izliyor ve kukla yapmayı öğreniyorlardı.  Bundan sonraki üç gün içinde Zeybek, Karagöz, Hikaye Anlatma, Çalalım Söyleyelim, Sirk Sanatları atölyesi ile çocukların yaşamları zenginleşecek, kahve söyleşileri, Savaş Dinçel Tiyatrosu, Avni Apşin Çocuk Sahnesi, Curcunabazlar Sahnesi, Kozmoz Alfabeler Kumpanyası, Sirk Tiyatrosu ile Taylıeli Köyü tiyatroya ve sanata ev sahipliği yapacak. Gece Sinemaları ile Kazdağlarına ve körfezin gece güzelliğine bakarak Suna Pekuysal filmleri izlenecekti.

Taylıeli Köyünden çoğalarak, zenginleşerek döndük. Bu şenliğin festival-şenlik düzenleyen yerel yönetimlere örnek olmasını diliyorum. Sanat-kültür ağırlıklı olmayan, sadece popüler eğlence ağırlıklı festival ve söyleşilerin çok fazla anlamlı olmadığını düşünüyorum. Dilerim Taylıeli örneği tüm ülkede sivil, demokratik sanat ve kültür imecesini üretir. Taylıeli İmecesine emek verenlere selam olsun. Son söz Taylıeli'nde yaşayan şair-halkbilimci Erdoğan Gazioğlu'nun dizelerinde: “Kaz dağlarında bir eli/Madra dağlarında diğer eli/Nasılsın görmeyeli/Çok şirinsin Taylıeli/Havan güzel, boldur rüzgarı yeli/Senden yoktur güzeli/Nasılsın görmeyeli/Çok şirinsin Taylıeli/Sana göz dikenlerin yanar eli/Herkes bilir tarihinden belli/Nasılsın görmeyeli/Çok şirinsin Taylıeli/Doğa, deniz, zeytin güzeli/Gelipte görmeyenlere diyorlar deli/Nasılsın görmeyeli/Çok şirinsin Taylıeli”

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner90