Muğla Barosu Başkanı Avukat Mustafa İlker Gürken imzasıyla yayınlanan yazılı basın açıklaması şu şekilde:
“İlimizin Türkiye’de önemli bir termik santraller bölgesi olması, bağlı olarak geniş kömür işletmelerinin bulunması ve de "Termik Santrallerin Özelleştirilmesi": Yatağan ve Milas’taki bu işletmelerde çalışanların ki özellikle işçilerin ve örgütleri Sendikaların haklı tepkisine ve mücadelesine yol açmıştır.
Türkiye İşçi Sınıfının "yüz ak'ı", mücadeleci geleneği, tarihe örnek teşkil eden; Milas-Yatağan işçisi, mücadele sürecinin bu özel aşamasına 17.06.2013 günü Yatağan Termik Santrali önündeki "kefenli yürüyüş ve açıklama" ile başladı. 01.07.2013’te satılan kamu kurumlarını temsilen tabutlu eylem yapıldı. 09.07.2013’te Milas’ta Nasrettin Hoca ve Hükümet'e temsili olarak posta güverciniyle "haber salındı." 27.08.2013’te Yatağan-Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri ile Maden Ocaklarının "özelleştirileceği", Resmi Gazete’de duyuruldu.
"Direniş Çadır'ı" kurulması, burada yapılan faaliyetler 25-26 Kasım 2013’te AKP Muğla il binası ve Milas ilçe binası önündeki açıklama ve arbedeler. 30.11.2013’te Başbakan R.T. Erdoğan ile Marmaris’te görüşme, açlık grevi ve benzeri birçok eylem ve etkinlikle devam eden "direniş" 2013 yılı sonuna gelindiğinde 29.12.2013 günü Milas’ta "Emek ve Bağımsızlık Mitingi" ile yeni bir aşamaya ulaştı.
Milas-Yatağan işçisi açıkça; işçi sınıfının hak arama çabasının, "emek mücadelesinin"; Türkiye'nin "Bağımsızlık Mücadelesi" ile bir bütün oluşturduğunu kamuoyuna ilan etti. Bu "mücadelede yeni bir aşama", "niteliksel bir sıçrama" demekti.
23 Ocak 2014’te Ankara’da yapılacak ihale nedeniyle Milas-Yatağan (enerji ve maden) işçisi 23 Ocak gecesi otobüsler ile yola çıkmak istedi. Ancak; idare, jandarma ve polis eliyle hiçbir makul ve yasal dayanak olmaksızın, üstelik TOMA’larla Yatağan işçisini sabahlara kadar dağ başlarında, devlet karayolunda, Kavaklıdere yol kavşağında beklettiler.
02.03.2014’te Muğla Mitinginde Milas-Yatağan işçisi sesini bir kez daha duyurmaya çalıştı.
10.04.2014 günü Milas santralleri için teklif vermenin son günüydü. "Kim teklif verdi?" diye öğrenmek, "bilgi alma haklarını kullanmak" için Ankara’daki "Özelleştirme İdaresine" giden Milas-Yatağan işçisi burada tazyikli su ile "karşılandı", darp edildi.
Bu olay, Yatağan işçisinde şu kanaatin oluşmasına yol açtı “Siyasal iktidar; termik santrallerin özelleştirilmesi işlemine kimsenin karışmasına, hatta bu konuda "fikir beyan etmesine", "bilgi almak için başvurulmasına" bile tahammül etmemektedir. Öyle ki en sert biçimde tepki göstermektedir.”
Ancak; sürecin bundan sonraki aşamalarında maden ve enerji işçisi mücadelesine, siyasal iktidar da Milas-Yatağan işçisinin "üstüne varmaya devam edecektir.
14 Nisan 2014’te işçiler Özelleştirme İdaresi’nin önünde kendilerini demir barikatlara zincirlediler. Biber gazı (portakal gazı denilen türü de dahil olmak üzere) ve tazyikli su ile "saldırıldı." Dikkat çekici olan şudur: Bu materyallerin (biber gazı ve tazyikli suyun kullanımı) topluluğu dağıtmak, olduğu yerden uzaklaştırmak içindir. Oysa işçiler kendilerini olay yerindeki, demirlere zincirlemişlerdi. Dolayısıyla; "biber gazı" ve "tazyikli su"dan isteseler de kaçamazlardı. Kolluk; olanaklarını; münhasıran vatandaşın canını yakmak için kullanamaz.
Milas’taki santrallerin ihale gününde (18 Nisan) Bakan işçiyi mağdur etmeyeceğiz dedi. Ancak bir gün önce Seyitömer santrallerini alan Çelikler Firması 1.500 işçiyi çıkardığı yetmemiş gibi 200 işçiyi daha işten çıkarınca Seyitömer’de olaylar çıktı. Bu gerçek ortada dururken Sayın Bakan işçiyi mağdur etmemekten söz ediyor. 18 Nisan 2014 Milas’taki santrallerin ihale günüydü. Bu ihale yapılmasın diye geniş bir işçi kitlesi tepkisini göstermek istedi. Gösterdi de. Ancak; burada biber gazı ve tazyikli suya ilaveten ilk kez yoğun biçimde plastik mermi ve "atlı süvari" kullanıldı.
Plastik mermilerin isabet ettiği vücut bölgelerinden anlaşılıyor ki "atışlarda" vücudun göğüs üstü ve kafa seviyesi gözetilmiş.
30 Nisan 2014’te ise aynı türden bir eylem Maliye Bakanlığı önünde yapılmak istendi. Yapıldı da. Bu kez işçiler fiilen saldırıya uğradılar. İşçiler hem bastırıldı hem de bir kısmı gözaltına alındılar.
30 Mayıs 2014’e gelindiğinde; maden-enerji işçisi "Yatağan, Soma olmasın" sloganı ile basın açıklaması yapmak istedi. Bu kez de "biber gazı" ile saldırıldı. Ve işçiler bir yeni kavram öğrendiler. "Süpürme." Kolluk "süpürme" adını verdiği yöntemle işçileri yerlerde sürükleyerek etkisizleştirdi. Başta Maden-İş Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin olmak üzere burada sendikacılara ve işçilere çok sert müdahaleler yapıldı. Süleyman Girgin en sert, yoğun ve kapsamlı müdahaleye burada muhatap oldu. Herkes birbirine sordu "Başkanı özel olarak bellemişler mi?" diye.
Sayın Sendika Yöneticileri sorunu açıkça ifade ediyorlar. Maden-İş Şube Başkanı Süleyman Girgin diyor ki, “Sayın Enerji Bakanı Yatağan-Milas maden ve enerji işçisinin mücadelesinin kapsamı ve boyutlarını yeterince değerlendirmediği anlaşılıyor. Maden ve Enerji işçileri olarak Yatağan ve Milas'ta halkımızın desteği ile yürüttüğümüz mücadelenin hedefinde de yalnızca "işçinin mağduriyetine engel olmak" anlayışı yoktur. Çok daha büyük-geniş-uzun vadeli bir amaç. Yani ülkemizin-milletimizin çıkarı ve çocuklarımızın geleceği söz konusudur. Bu kadar "kavga"yı biz mağdur olmayalım diye, salt kendimize yönelik vermiyoruz. En kötü ihtimal işçiyi 4-C’ye gönderiyorlar. İhale tarihindeki işçi sayısının(mevcut işçinin değil) yüzde 95'ini alıcı şirket 3 yıl istihdam etmek zorunda.
Seyitömer örneğinde olduğu gibi; özelleştirmeye karşı mücadeleyi hem ülkemiz için, hem işçi sınıfının geleceği için, hem bölgemiz için, hem çocuklarımız için vermekteyiz. Millet ve ülke vicdanında bu mücadele layık olduğu yerini bulmuştur.”
Maden ve Enerji işçilerinin büyük bir özveri ve kararlılıkla yürüttükleri "Milletin malına sahip çıkma" çabalarına rağmen ihale süreci bitti. Şimdi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "onayını" bekliyor.
Ve kolayca tahmin edileceği gibi Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Cumhurbaşkanı adayı olduğu için toplumsal risk'ini gözeterek bu onay'ı bekletiyor.
İlimizin; Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek kuruluşu olan Muğla Barosu; konuya kamuoyunun dikkatini çeker ve Sayın Başbakandan, milli menfaatlerimizle ve halkın çıkarlarıyla bağdaşmayan, Hakk'ın adaletiyle de çelişen bu işlemi onaylamamasını bekler ve ister.”
Burak Alper KUŞ
Güncelleme Tarihi: 01 Ağustos 2014, 13:22
Özelleştirmeyi karşıyım onaylanmasını istemiyorum