Muğla'ya yeni atanan öğretmenler için uyum semineri düzenlenmiş bulunuyor. Seminer, okulların açılışına kadar sürecek. İlk bakışta öğretmenler için belki bu uyum semineri gereksizmiş gibi değerlendirilebilir.
Ben kendim de emekli bir eğitimci olarak, olaya bir eğitimci gözüyle bakmak suretiyle, bu uyum seminerinin mutlaka yapılması gerektiğine ilişkin görüşlerimi örnekler vererek anlatmaya çalışacağım.
Genç öğretmenlerimize, eğitimini aldıkları eğitim kurumlarında, bir öğretmenin alması gereken temel bilgilerle, işin nazarî kısmı ayrıntılarıyla anlatılmış olabilir. Yani öğretmenler, bir yemeğin yapılması için gerekli malzemeleri çarşıdan almayı ve alınan bu malzemeleri de hangi oranda karışıma katarak, bir yemeği yapmasını öğrenmiş olabilirler.
Oysa atandıkları ilde, kendilerine rehberlik edecek deneyimli öğretmenlerin gözetiminde, işin mutfağı durumundaki yeni görev yerlerinde, bizzat bu yemeği pişirerek, sofraya en lezzetli şekilde getirmeyi öğrenirler.
Hangi meslek olursa olsun, öğrencilik yılları öğrenci için bir oyun gibidir. Okul sıralarında nedense işler fazla ciddiye alınmaz.
Ama, karşınızda sizi tüm dikkatiyle izleyen, sizden bilginizi ve deneyimlerinizi aktarmanızı bekleyen sınıftaki öğrenciler olunca iş değişir.
Hele karşılaşacağınız her hangi bir konuda yeterli bilginiz ve beceriniz yoksa, öğrencilerin karşısında alay konusu olmak da vardır.
O nedenle, yeni atanan öğretmenlere, o ilde ilin yöneticilerini tanımaktan başlayarak, atandıkları okulda ve girdikleri sınıfta nasıl davranacakları, işin ciddiyeti ve boyutu ayrıntılarıyla, işte mesleğe ilk adımlarını atışta kendilerine verilen “Uyum Semineri”nde örnekler verilerek anlatılır.
Yazımın başında da belirttiğim gibi, “Öğretmenlik Mesleği Sevgi ve Özveri Mesleğidir” sözünü öğretmenlerimizin unutmamaları gerekir.
Çünkü, öğretmenin en önemli sermayesi, kendi dalındaki yeterli bilgiyle birlikte, tükenmez insan sevgisi ve tüm insanlara saygılı olmalıdır.
Öğretmenin sınıftaki tüm öğrencileri, birbirlerinden hiç ayırt etmeden kendi evladı gibi, kendi küçük kardeşi gibi sevme zorunluluğu vardır.
Genç öğretmenlerin bunu hiçbir saniye unutmamaları gerekmektedir.
Öğretmen mesleğini yürütürken büyük zorluklarla karşılaşacaktır.
Çünkü öğretmen sınıfta, hem anne, hem baba, hem polis hem avukat, hem hakim, hem savcı, hem de yargıç durumundadır.
Tüm öğrencilerini karşılıksız sevmek zorundadır. İçlerinden birisi bir haksızlığa uğradığında, onun hakkını teslim edebilmek için, gereken her şeyi yapmak ve suçluyu da bulup, hakkı sahibine verirken, en zararsız hale getirebilmek için de, sevgi ve eğitim yoluyla suçluyu kazandırmak zorundadır.
O nedenle, öğretmenlik mesleği “Özveri Mesleğidir” diyorum.
Yazımın bu günkü bölümünde, öğretmenlerin uyum seminerleriyle ilgili karşılaşmış olduğu küçük bir anıyı aktararak, okuyucularımızın biraz da olsa yüzlerinin gülmesini sağlamaya çalışayım.
Malum, uzun yıllar Muğla Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünde görev yaptım. Bir gün Milli Eğitim Müdürü, göreve yeni başlayacak aday öğretmenleri, ilin valisi ile tanıştırmak üzere Valiliğe getirmişti.
Aday öğretmenler, Valilik 75.Yıl Salonuna oturtulmuş, Milli Eğitim Müdürü de Valiye haber vermek üzere Valilik makamına geçmişti.
İldeki basın mensupları da bu olayı izlemek için salona gelmekteydi.
Benim üzerimde koyu renk elbise ve elbet de kravat bulunmaktaydı.
Ben elimde ajandam ile salona girer girmez, Hamle Gazetesinden Cüneyt Erdan arkadaşımız, bana hitaben,”Buyrun Sayın Valim” deyince, bütün aday öğretmenler, esas duruşta ayağa katlılar. Ben de arkadaşımın yaptığı bu şakayı sulandırmadan ve işin ciddiyetini bozmadan, aday öğretmenlere, “Sayın Valimiz biraz sonra salonda olacaklar” dedim.
Biraz sonra da sayın Vali, Milli Eğitim Müdürüyle birlikte salona gelince, aday öğretmenlerle tanışıp, onlara başarı dileğinde bulunmuştu.
Yeni genç öğretmenlerimize başarılar ve mutluluklar diliyorum.