Milletçe en iyi yaptığımız şeylerden biri değil midir, elimize bir malzeme geçtiğinde, çıkarlarımız doğrultusunda sonuna kadar onu kullanmak, gerçek amacından saptırmak ve bir araç haline getirmek...

Bunları yazarken sanırım pek de abartmıyorum hani.

Malumunuz, mübarek Ramazan Ayı'ndayız. Türkiye'nin dört bir yanında iftar çadırları ve sofraları kuruluyor. Oruç tutan veya ihtiyaç sahibi vatandaşlarımız, mükemmel bir sosyal dayanışma kapsamında bu sofralara davet ediliyor ve hep birlikte iftarlarını yaparak kaynaşmaları sağlanıyor. Çok da güzel oluyor. Bu tip uygulamaların Ramazan ile sınırlı kalmaması gerektiği kanaatindeyim.

Ama işte her şey bunlarla da bitmiyor. Ramazan Ayı, birilerinin rant ayına dönüşmüş durumda. Özellikle bu mübarek ayda yardımlarını artıran firmalar, hayır amaçlı erzak yardımlarında bulunurken reklamlarını yapmadan da geçmiyor. Üzerinde marka adı ve logosunun olduğun büyük büyük paketler dağıtılıyor. Elbette bu ticari olanı bir de siyasi olanı var. Bazı siyasi partiler ve belediyeler, içini erzaklarla doldurdukları kamyonları, gariban semtlere götürüp dağıtıyor. Dağıtma da ne dağıtma; ilk önce sıraya giriyorsunuz, partiye kaydınızı yaptırıyorsunuz, “oyumu size vereceğim” sözünü verdikten sonra yine üzerinde parti logosu olan paketleri alıp çoluk çocuğunuza iki tencere yemek kaynatıyorsunuz.

Bir diğeri de, iftar çadırlarının tamamen reklam malzemesi haline getirilmesi. Bazı iftar çadırlarının girişlerine kocaman harflerle “partimizin/belediyemizin/firmamızın iftarına hoş geldiniz” veya “bugünkü iftar yemeği falanca parti/belediye/firma tarafından karşılanmaktadır” yazar. Bunun anlamı nedir? Yeşil reklam mı? Ya da yeşilimsi kızıl reklam mı?

Mukaddes bir ay olan Ramazan Ayı'nın böyle bir amaç için araç yapılması gerçekten doğru mudur? Diğer zamanlar yapın yapacağınız reklamlı yardımları da görelim...

Çünkü yapılış amacı her ne kadar sosyal dayanışma olsa da “hayır” veya “Allah rızası” için yapıldığı söyleniyor. Åžayet sosyal dayanışma amaçlıysa neden sadece Ramazan Ayı'nda yaparsın?

Hadis-i Åžerif'te de denildiği gibi; “Sağ elin verdiğini sol el duymayacak şekilde gizli sadaka veren, Allah-ü Teâlâ'nın himayesine kavuşur” düşüncesiyle hareket etmenin, gerçek anlamda sosyal dayanışmayı sağlayacağı ve yapılan bu güzel işlerin, Allah katında daha da kabul göreceği kanaatindeyim.

Mesela nasıl yapılabilir? Üzerinde hiçbir yazı, logo olmayan araçların içerisine doldurulan yardım paketleri, iftarlık yemekler ve buna benzer ihtiyaçlar, yine bu konuda reklam yapmayacak yetkililer tarafından, daha önceden tespit edilmiş olan ailelerin evlerine bırakılabilir. Hem bu sayede iftar sofralarına gelip tencereyle yemek alıp eve götürmeye çekinen aile reisi baba veya ailenin direği anne de düşünülmüş olur. Gerçek anlamda sosyallik sağlanır.

Bir de bu kurulan iftar çadırları ve sofralarında yaşanan garip bir olayı da sizlerle paylaşarak yazımı sonlandırıyorum.

İftar çadırlarında iftarını yapmak isteyen vatandaşlarımız haliyle uzun bir kuyruk oluşturuyor. Nedense bu kuyruklardaki vatandaşlar hep oruçlular ve ihtiyaç sahipleri oluyor. Oruç tutmayıp, hali vakti yerinde olan vatandaşlar çoktan gelip masadaki yerini almış oluyor. Vatandaşlarımızın da bu konuda duyarlı olması gerekiyor.