Kazı Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt yönetiminde gerçekleştirilen çalışmalarda, 3 bin 500 öncesine kadar ait birçok eser gün yüzüne çıkartılıyor.
Söğüt, gazetecilere yaptığı açıklamada, antik kent içerisindeki kazı evininin bir kısmının laboratuvar olarak kullanıldığını, laboratuvarda yapılan çalışmalarla, kentte bulunan eserlerine ömürlerine ömür eklendiğini söyledi.
Kazı esnasında bulunan seramik ve metal eserlerin temizliği, konservasyonu ve gerekiyorsa restorasyonunun kurulan bu laboratuvarda gerçekleştirildiğini aktaran Söğüt, “Burada öncelikle bulunan eserlerin temizliklerini yapıyorlar. Sonrasında ise gerekli olan konservasyon çalışmalarını yapıyorlar yani onun mevcut hallerini donduruyorlar. Ya da tamamlanması gerekiyorsa tamamlıyorlar. Eserler arasında farklılıklar gözleniyor. Bir esere uyguladığınız, diğerine uygulayamıyorsunuz. Mesela metalin madeni fark ediyor. Ne gerekiyorsa, esere uygun müdahale ederek çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.
Söğüt, başkanlığı tarafından yürütülen kazı çalışmalarında, her birimin ayrı sorumluları olduğunu ve laboratuvardaki çalışmaların Pamukkale Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma bölümünden öğretim görevlisi Fatma Şenol yönetiminde gerçekleştiğini belirterek, şunları söyledi:
“Buradaki çalışmalarda dönem ayrımı yok. Antik kentteki kazılarımız gereği 3000 yıllık süreç içerisinde her dönem var. Arkadaşlarımızdan birisi erken Osmanlı döneminden, bir arkadaşımız Bizans döneminden, bir sikkeyi temizliyor. Diğer arkadaşımız ise orta Bizans dönemine ait bir seramik kapta çalışma yapıyor. Şuan böyle, ama yarın eserlerin durumuna göre değişiyor. Osmanlı da çıkabilir. Roma da çıkabilir, Helenistik veya Beylik dönemine ait bir eser de çıkabilir. Hangi döneme ait eser varsa, onların tamamını birinci elden uzman kontrolü altında gerekli tüm önlemleri alıyoruz. Onları sağlamlaştırarak, bir diğer ifadeyle onların ömürlerini uzatıyoruz. Sonrasında ise müzeye teslim ediyoruz.”