Kül dağının ardında yağmurlar nedeniyle oluşan, içerisindeki kimyasalların suya temas etmesi nedeniyle hiçbir canlının yaşamadığı, etrafındaki ağaçların ve bitkilerin kuruduğu "Kül Göleti" içeriğinin aksine görüntüsüyle ilgi çekiyor.
Gün ışığına göre günün farklı saatlerinde mavi, yeşil ve turkuaz renklere bürünen gölet, çevresindeki ormanlık alanla vatandaşların bölgede rağbet gösterdiği yerlerin başında geliyor.
Havaların ısınmasıyla piknikçilerin uğrak yeri haline gelen gölet, yılın her döneminde amatör ve profesyonel fotoğraf sanatçılarının da ilgisini çekiyor. Gün ışığına göre günün farklı saatlerinde mavi, yeşil ve turkuaz renklere bürünen gölet, çevresindeki ormanlık alanla vatandaşların dikkatini çekiyor.
Gölet çevresinde uyarıcı tabelalar yer alıyor
Yatağan Belediye Başkan Yardımcısı Tarcan Oğuz, muhabirimize yaptığı açıklamada, ilçenin tarihi ve kültürel mekanlarının yanı sıra doğal güzellikleriyle de doğa yürüyüşü yapmak isteyenler ile fotoğraf sanatçıları için cazibe merkezi haline geldiğini söyledi.
Kapubağ Mahallesi'ndeki Kül Gölet’inde ağır metallerin bulunduğunu, bu nedenle çevresinde uyarıcı tabelaların yer aldığını belirten Oğuz, "İçilmesi ve suya girilmesi açısından tehlikeli bir durum arz etmektedir. Bu yüzden santralle bir çalışma yapıyoruz ve burası koruma altına alınacak. Burada su kanalları yapılması doğrultusunda çalışmalarımız var." dedi.
Oğuz, göletteki suyun farklı kurumların analizlerinde zararlı ve zararsız olarak değerlendirdiğini ve son olarak TÜBİTAK'ın yaptığı analizde suyun zararlı olduğuna karar verildiğini ifade etti.
"Yeşil, mavi ve bulutlar güzel bir kompozisyon yaratıyor"
Kül Göleti’ne gelerek fotoğraf çeken Marmaris Fotoğraf Dostları Derneği (MARFOD) Yönetim Kurulu Başkanı Koray Ürkmez, fotoğrafçı arkadaşlarının tavsiyeleriyle gölete geldiklerini, zehirli olmasına rağmen Kül Göleti'nin muhteşem bir manzarasının olduğunu dile getirdi.
Değişken renkteki su, ağaçlar ve bulutların Kül Göleti'nde bir arada olduğunu kaydeden Ürkmez, "Burada doğal güzellikler var. Yeşil, mavi ve bulutlar güzel bir kompozisyon yaratıyor. Bizler doğada fotoğraf çekerken önceliğimiz güvenliğimiz oluyor. Buradaki suyun zehirli olduğu söyleniyor ama biz suyu kullanmıyoruz. Doğada yürürken önümüze zehirli mantarlar da çıkıyor. Biz sadece onların fotoğrafını çekiyoruz. Onlara dokunmadığımız sürece bize zarar vermemiş oluyorlar. Güvenli bir şekilde fotoğrafımızı çektikten sonra tıpkı burada olduğu gibi yolumuza devam ediyoruz." diye konuştu.
Ürkmez, Kül Göleti'nin manzarasına hayran kaldıklarını ve çok güzel fotoğraflar kaydettiklerini belirtti.
Göletin kurutulması için çalışma başlatıldı
Yatağan Termik Enerji Üretim AŞ Santral Direktörü Serdar Toprak ise, Kül Göleti’ndeki suyun pH değerinin çok yüksek olduğunu ve endüstriyel amaçlı kullanıldığı için buradaki suyun insanlar tarafından kullanılmasının uygun olmadığını söyledi.
Göletin kendiliğinden oluştuğunu ve buranın çevreye zarar vermemesi için gerekli önlemleri aldıklarını aktaran Toprak, “Kül depolama sahası, kömürün yanması sonucu oluşan kül ve cürufun depolanması amacıyla 1993 yılında işletmeye alınmıştır. Santral sahasına yakınlığı coğrafi özellikleri ve zemininin geçirimsiz olması, kül depolama alanı olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Kül depo sahasında su ile kül serme işlemi yapıldığından zamanla sahanın güney kısmında bir gölet oluşmuştur.” diye konuştu.
Toprak, 2018 yılında yapmayı planladıkları yatırımla, kül depolama sahasının etrafının tel örgüyle çevrilmesi, kuşaklama kanalı yapılarak yağmur sularının alana girişinin önlenmesi, santral sahasına yapılacak atık su geri kazanım tesisiyle gölette biriken suyun santralde kullanılması ve oluşan göletin kurutulmasının planlandığını belirterek, “Kül depolama sahası çevresinde yer alan kuyulardan düzenli olarak numune alınarak, sahanın yeraltı sularına etkisi takip edilmekte ve izleme raporları Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilmektedir.” dedi.
“Görünüşte cennet, içerisi cehennem”
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Muğla Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Çevre Mühendisi Murat Türköz ise, insanların Kül Göleti’nin manzarasına aldanmaması gerektiğinin altını çizdi.
Kömürün, organik içerikli bir madde olmasına rağmen oluşum aşamalarında içeriğine metal ve ağır metalleri de dahil edebildiğini kaydeden Türköz, “İçerik olarak bakıldığında ağır metal ihtiva eden küller, su ile temas ettirildiğinde su bünyesine geçebilmektedir. Kul barajının tehlikesi de bu noktada başlamaktadır. Yatağan linyit kömürü içeriğinde radyoaktif veya ağır metal içeriği olduğu bazı bilimsel kaynaklarda geçmektedir. Bu nedenle Kül Göleti’ni oluşturan su içeriğinde canlıları olumsuz etkileyecek maddeler bulunur.” diye konuştu.
Türköz, gölette yaptıkları incelemelerde, gölet içerisinde bulunan ağaçların ve otsu bitkilerin kuruduğunu gözlemlediklerini ve çok kirli suların bile arıtımında bitkiler kullanılabiliyorken, Kül Göleti’ndeki suyun bitkileri olumsuz etkilediğini belirlediklerini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Göletteki suyun rengini, sudaki bileşenler belirlemektedir. Görünüşte burası bir cennet, fakat içerisi adeta bir cehennemdir. Bölgeye gidenler için burası bir görsel şölendir. Görsel olarak çok güzel bir gölün içerisindeki kurumuş ağaçlar, aslında güzellikten çok enteresandır. Kül Göleti’ndeki suyun arıtılarak tekrar kullanılması ve gölet bölgesini kapsayacak şekilde yeraltı suyu gözlem istasyonları kurulması ve alanın sızdırmazlığının bilimsel olarak rapor haline getirilmesi elzemdir. Suyun arıtılmasında ağır metal, metal, yüksek pH, radyoaktivite gibi spesifik özelliklerin göz önüne alınması önemlidir. Ayrıca gölet çevresine emniyet tedbirlerinin arttırılması ve ziyarete kapalı bir bölgenin oluşturulması gerektiğini düşünüyorum.”