GÜZEL KÖYLÜ’NÜN BAŞARILI YÖNETMENİ MUSTAFA ŞEVKİ DOĞAN

İlçemize bağlı Bozüyük Mahallesi’nde çekilen “Güzel Köylü” dizisinin yönetmeni Mustafa Şevki Doğan ile söyleşiyi, aslında bir ay önce Pınarbaşı’nda veya Belen Değirmeni’nde yapacaktık. Çok yoğun çalıştıkları için Muğla Yaylasında Keyf Oturağı mevkiinde, akşamüstü söyleşiyi gerçekleştirdik.

GÜZEL KÖYLÜ’NÜN BAŞARILI YÖNETMENİ MUSTAFA ŞEVKİ DOĞAN
 Türkiye’de çekilen bütün dizileri bertaraf eden, açık ara hep önde, birinci olan ve izleyicileri Çarşamba akşamları ekran başına kilitleyen bu dizinin yönetmenini hep merak ederdim. Sevgili Muhtarımız Vahdet Beçin Hocam sayesinde tanıştık. Sağ olsun. Daha sonra bu başarılı dizinin sırrını kendinden öğrenmek için randevu aldım. Cennet Muğla’da, Tarih hazinesi Yatağanımızın dibinde ve doğa güzeli Bozüyük-Pınarbaşı’nın altındaki Aplangeç Mevkii’nde çekilen dizinin yönetmenini okurlarıma ve sevenlerine mutlaka tanıtmalıydım. Alçak gönüllü, sıcak, samimi, mütevazı, her daim gülen yüzü ve sevgi dolu bir yüreği var.  Söke’den ortak arkadaşlarımız çıkınca çok mutlu oldu, sevindi. Selamlarını iletti. Belen Değirmeni İşletmecisi Hasan Şimşek arkadaşımla kamerayı kurduk ve söyleşiye başladık:

Turgay Mutlu: Hangi tarihte ve nerede doğdunuz?

Mustafa Şevki Doğan: 1964 Yılında Söke’de doğdum.

T. M: Ailenizin Lakabı var mıdır? Nedir?

M. Ş. D: Bu topraklara yabancı değilim. Aslen Muğlalıyım. Milas-Bafalıyım. Aydın ile Bafa Gölü arasında toprak kardeşliğimiz var.  Anne Baba tarafında göçmenlik var. Annemin babası Yörük, dedem Erzurumlu. Renkli bir yelpazenin içeresinden geliyorum.

T. M: İlkokulu hangi okulda okudunuz? Öğretmeniniz kimdi?

M. Ş. D: Söke Kemal Paşa İlkokulu’nda okudum. Tarihi bir binadır. Raika Umay Hanım Öğretmenimdi.  O yıllar güzel yıllardı.  Mutluyduk.

T. M: Oynadığınız oyunlardan aklınızda kalan var mıdır?

M. Ş. D: Çelik çomak oynardık.  Mahalle arasında top oyunları oynardım.  Girit göçmenlerinin yoğun olduğu mahallemde çok mutluydum. Huzur vardı. Çocukluğum iyi geçti.

T. M: Ortaokulu ve Liseyi nerede okudunuz? Anılarınız var mı?

M. Ş. D: Söke’de okudum. İki okul aynı binadaydı. Söke Lisesi mezunuyum. Bir gün okulun merdiveninde bir kızla çarpıştım. Kızın dişleri alnıma yapıştı, kızı tutup ittim. Canım yanmıştı. Okuldayken sosyal faaliyetlere katılırdım. Voleybol, masa tenisi, yüzme ve atletizm branşında arkadaşlarımla takım olarak yarışmalarda okulumuzu temsil ederdik.

T. M: Babanız İlhan Doğan’dan biraz bahseder misiniz? Anılarınız var mı?

M. Ş. D:Benim İlk Öğretmenim rahmetli babam, İlhan Doğan’dır. Resim öğretmeniydi.  Çok aydın bir kişiydi. Marangozdur, ressamdır ve iyi bir fotoğrafçıydı. Benim geleceğimi yön veren ve etkileyen bir eğitimciydi. Yanında çıraklık yapardım. Ben çırakken kendi sinema makinemi marangozhanede kendim yaptım. Unutamadığım bir anımı anlatayım: Babamla bir gün kuş avına gittik. Onda bir tüfek, bende de küçük bir tüfek vardı. Ava gittik ama babam bana orada kuşlara silah atılmaması gerektiğini öğretti. Sucuk pişirip yedik. Ot topladık ve eve döndük. Hayat dersimi almıştım. Babamdan çok şey öğrendim. Toprağı bol olsun.

T. M: Üniversiteyi nerede okudunuz?

M. Ş. D: İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği ve Peyzaj Mimarlığı Fakültesi’nde okudum.

T. M: Askerliği nerede ve ne zaman yaptınız?

M. Ş. D: 31 Yaşında Iğdır 1.  Hudut Taburu Piyade Bölüğü’nde kısa dönem 8 ay olarak yaptım.

T. M: Askerden önce ve sonra nerelerde çalıştınız anlatabilir misiniz?

M. Ş. D: Sinegraf filmde çalıştım. Osman Sınav’ın yanında bu işe başladım. O benim yalnız hocam değil, aynı zamanda babamdır.

T. M: Evlilik ne zaman oldu?

M. Ş. D: 2. Evliliğimi Muğla—Gülağzı Köyü’nden Filiz Ekinci Hanım ile yaptım. Eşim Senaristtir.

T. M: Politikayla uğraştınız mı?

M. Ş. D: Hiç uğraşmadım. İşim olmaz.

T. M: Kısaca günlük yaşamınızdan bahseder misiniz?

M. Ş. D: Sıkı bir çalışma tempom var. Uyku arası bile çalışıyorum desem yeridir.

T. M: Hangi tür kitapları okumayı seversiniz?

M. Ş. D: Kitap okumayı çok seviyorum. Keyifli bir ortamda roman okumayı çok özledim. Hayat önce hikâyeyle başlıyor ana malzememiz kitaptır. Edebi romanları ve bir insanın başından geçen yaşam hikâyelerini okumayı severim.

T. M: Güzel Köylü dizisinin çok büyük ilgi göreceğini ön gördünüz mü?

M. Ş. D: Daha önce Baba Ocağı ve Dürüyenin Güğümleri’nden yola çıkarak tecrübemle Anadolu’da seyircinin ne istediğini bilerek bu dizinin tutacağını öngördüm. Güzel Köylü, sıcak ve samimi hikâyeleri sunan bir üründür.

T. M: Şimdiye kadar kaç film ve dizi yönettiniz?

M. Ş. D: Kedi Özledi ve Son Osmanlı—Yandım Ali adlı 2 sinema filmi, 15 dizi projesi ve sayısını tam olarak hatırlayamadığım 700’e yakın reklam bölümlerini ve dizilerini yönettim.

T. M: Sinema ve dizi sektörüne ne zaman girdiniz?

M. Ş. D: 1983 Yılında Osman Sınav’ın yanında çıraklığa başladım. Mühendislik okurken ve Sinegrafta çalışırken Sinema ve TV Enstitüsü (şimdiki adı Mimar Sinan) derslerine dışarıdan katıldım. Ustam Osman Sınav gibi kovuldum.

T. M: Dizi çekilirken setteki her türlü işle siz mi ilgilenirsiniz? Sanat yönetmeni ne iş yapar?

M. Ş. D: Ben aynı zamanda dizinin proje tasarımcısıyım. Bütün ekibi benim istediğim tarzda organize ederler. Onlar işi yaratır ama son karar benimdir.

T. M: Diziler eğlence olsun, halk eğlensin diye mi çekiliyor? Ders alınacak konular araya konuluyor mu? Sosyal içerikli mesajlar veriyor musunuz?

M. Ş. D: Kendi dünyalarından biraz uzaklaşsınlar ve film ticaride görünse bir sanat eseridir. Her sanat eseri gibi içinde mutlaka duyguların olması gerekiyor. Acılar, sevinçler, paylaşımlar olması gerekiyor. Halkımız bunları seyredip keyif almalıdır. Zaman zaman kendi hikâyelerini görmeliler ve ders almalıdır.

T. M: Yüksel Aksu’nun Sinema Atölyesi projesini nasıl buluyorsunuz?

M. Ş. D: Çok olumlu ve başarılı buluyorum. Kutluyorum. Bende böyle bir çalışma düşünüyorum. İleride Muğla veya bir başka yerde mutlaka bunu yapacağım.

T. M: Muğla ve civarını doğal bir film platosu olarak mı seçtiniz?

M. Ş. D: Dünyanın en güzel şehri Muğla’da olmaktan sevinçliyim. Turizm, ören yerleri, doğa güzellikleri, korunması gereken tarihi eserler, organik köyler, şehirleri temiz ve güzel. Kültür yönünden çok zengin bir yer. Halkı aydın olup sanata değer veriyor. Muğla yüzyıllardır sanatçılara ev sahipliği yapmış bir yerdir. Onun için Muğla, doğal bir platodur.

T. M: Köşe yazarı gazeteci Nejat Altınsoy arkadaşımızın eleştirisini okudunuz mu? Muğla’ya bu dizinin bir şey vermediğini dahası alıp götürdüğünü yazmış. Yaptığı başarılı filmlerden dolayı Yüksel Aksu’ya övgü var.  Güzel Köylü dizisinin yönetmeni olarak size övgü yok.  Neden?

M. Ş. D: Okudum. Yüksel Aksu kadar bende Muğlalıyım. Bizim Muğla’ya tanıtma gibi bir lüksümüz yok. Muğla zaten tanınıyor. Muğla bizi bağrına basmış, bizde Muğla’yı. Nejat Beyin eleştirilerine bizde katılıyoruz. Katılmadığımız yönlerde var. Şiveyle ilgili bir deformasyon yaptığımızı düşünmüyoruz. Eleştiri yapmak herkesin hakkıdır. Olumlu olumsuz her türlü eleştiriye açığız. Bu bizim doğru yolda olduğumuzu gösterir. Dizi sayesinde binlerce insan ekmek yiyor. Ekonomik katkı ve istihdam sağladığımız içinde mutluyum.  

T. M: Hobileriniz nelerdir?

M. Ş. D: Balık avını severim. Bağ, bahçe işini çok severim. Fidan ve çiçek dikmeyi severim. Resim yapmayı da severim.  Marangoz atölyemiz vardı. Doğal bulduğum kütüklerle ev eşyası yaparım.

T. M: Aydın kişi kimdir?

M. Ş. D: Özgürlükleri bilen, bilgi sahibi ama hala öğrenmeye çalışan kişilere aydın kişi denir.

T. M: Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız? Biraz özel olacak ama nasıl bir yapınız var?

M. Ş. D: Doğru yaşamaya çalışan biriyim. Kırılmamayı öğrenmeye çalışan bir yapım var. İnsanları kırmam. Kimseye hayır diyemiyorum. Daima iyi olmaya çalışıyorum. Bu benim hayat felsefem.  

T. M: Yeşilçam’ın size verdiği en önemli şey nedir?

M. Ş. D: Bu sektörde ne yapılması gerektiğini, etik değerleri, raconları ve bize bugünlere getiren filmlerin güzelliğini Yeşilçam bize vermişti.

T. M: Yönetmen olarak çalışma tarzınız nasıldır?

M. Ş. D: Keyifli olduğumu söylerler. Genelde gülümseyerek çalışırım. İnsanların yüzünü gülmesini isterim. Gülmek ve daima gülümsemek, çalışma hayatına renk katarak verimlilik sağlar.

T. M: Osman Sınav Bey, sizi yetiştirmiş. Sizin de eğittiğiniz, yetiştirdiğiniz yönetmenler var mı?

M. Ş. D: Benimde eğittiğim yönetmenler var. Gelecekte iyi bir yere geleceklerini inanıyorum. Güven Eray Koçak, Tuğçe Küçükkalıpçı ve Andaç Haznedaroğlu geleceğin yönetmenleri olacaklardır. Bunu yürekten inanarak söylüyorum.

T. M: Bir Yönetmen gözüyle dizi sektörünü nasıl görüyorsunuz?

M. Ş. D: Gün geçtikçe olumlu yönde ilerleme kaydediyoruz. Ama halen daha düzeltilmesi gereken sektör sorunları var.

T. M: Gelecekte Türk Sineması hakkında neler düşünüyorsunuz?

M. Ş. D: Dünya Sineması bir sanayidir.  O sanayi içinde çekilen bir film bütün dünyada seyircisini bulur. Türkiye’de henüz sanayi haline gelmemiş sektör halinde olduğumuz için sanatsal açıdan çok iyi filmler yapmamıza rağmen dünya standartlarına ulaşamadık. Ama gelecekten çok umutluyum. Gün gelecek bizde söz sahibi olacağız.

T. M: Sizin mesleğinizi seçmek isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?

M. Ş. D: Önce sinemayı ve okumayı sevsinler. Sonra içinde insan sevgisini unutmasınlar. Çok çalışmaları ve bu işe emek vermeleri gerekiyor. Bu iş önce hayal kurmakla başlar. Umutlar kaybolmadan çok çalışıp, bu hayalleri yerine getirmekle devam eder.

T. M: Şu anda Güzel Köylü dizisinin en büyük rakibi hangi dizidir?

M. Ş. D: En büyük rakibimiz dizinin kendisidir. Çünkü seyirciye alıştırdığımız sıcak ve samimi ortamı kaybedersek seyirci bizden uzaklaşır.

T. M: Reyting Evreni ne demektir? Yapılan ölçümlere katılıyor musunuz?

M. Ş. D: Reyting sınıflamasını kültürel ve eğitim sınıflaması değildir. Reyting sınıfları insanların ekonomik durumlarına göre yapılır. Ekonomik sınıfların seyretme oranlarına göre (alım güçlerine göre) reklam verenler, ona göre reklam filmlerini yerleştirmek isterler.

T. M: Mustafa Bey, siz yerelden beslenmeyle bu işi yapıyorsunuz ama şehirlilerde severek izliyor bu diziyi.  Güzel Köylü Türkiye’nin gönlünde taht kurdu. İşin sırrı nedir?

M. Ş. D: İşin sırrı bende gibi gözükse de, asıl işin sırrı seyircimizdedir. Her ailenin kökeninde demek ki bir yerel özlemi var. Benim beslendiğimde zaten bu özlem. Köyden kente göçün yansıması da bu işte etkendir. Köylü olma, temiz ve duru kalma özlemi çoğunluğun içinde var olan bir duygudur.

T. M: Ticari kaygı taşıyan diziler var mı?

M. Ş. D: Bizim böyle bir kaygımız yok. Reklamı çok alan diziler ticari açıdan televizyonların sürekli seyredildiği dizilerdir.

T. M: Ülkemizde beğendiğiniz kadın ve erkek sinema sanatçıları kimlerdir?

M. Ş. D: Birçok var ama son zamanlarda erkek oyuncu olarak Kenan İmirzalioğlu ve Nejat İşler’i beğeniyorum. Kadın oyuncu olarak Hülya Avşar ve Bergüzar Korel’i takdir eder, beğenirim. Gençlerde bizim dizide oynayan Berk Cankat ve Gizem Karaca’nın gelecekte iyi bir yere geleceklerini umuyorum. Her ikisi de iyi oyuncudur.

T. M: Dizilerde abartıyı çok görüyoruz. Sizce bu normal mi?

M. Ş. D: Hayatımız zaten abartı. Dizilerde abartı tutuyor. Seyircide bu abartıyı sevdiği için bazen bizde ipin ucunu kaçırıyoruz.

T. M: Bir bölümü kaç günde çekiyorsunuz?

M. Ş. D: İki ekiple 7 günde çekiyoruz.

T. M: Gelecekte nasıl bir projeniz var? Bu diziden sonra ne tür bir planınız var?

M. Ş. D: Şu an dizi devam ediyor ama gelecekle ilgili planımız var. Yeni dizi ve sinema projeleri üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Her zaman yerel projelerimiz olacaktır. Ve bu projelerimizi yine bu bölgede, güzel Muğla yöresinde düşünüyoruz.

T. M: Köy ve mekân isimlerini değiştirmeniz çok eleştiri alıyor. Sizce yaptığınız doğru mu?

M. Ş. D: Daha önce Bozüyük, Baba Ocağı adlı diziyle gündemdeydi. Dizi bitince eski haline döndü. Güzel Köylü bitince Güzel Köy adı kalkacaktır. Dizi adlarını ve abartıyı takılmasınlar.

T. M: Unutamadığınız dizi ve sinema anılarınız vardır. Anlatır mısınız?

M. Ş. D: Kitap olur. Çok anım var. Şimdilik bende kalsın.

T. M: Sinemada ve dizide halka istediğini vererek mi başarılı olunur? Yoksa benim ürettiğimi halk nasıl olsa seyreder mantığımı geçerlidir?

M. Ş. D: Halka istediğini vermek zorundasınız. İnsanlar hayallerini okudukları kitaplarda, seyrettikleri filmlerde, duydukları şiirlerde, gördükleri fotoğraflarda ve sanatın her dalında kendilerinden bir parça isterler. Ve bütün bunlarla duygulanırlar.

T. M: Hayal kırıklığına uğradığınız bir projeniz oldu mu?

M. Ş. D: Bazı hayal kırıklıkları yaşasam da genelde çoğu projelerimde başarılı oldum. Ve bundan da gurur duyuyorum. Halkın ilgisi beni çok sevindiriyor ve mutlu ediyor.

T. M: Çok iyi bir film çekeyim de Oskar’ı alayım diye bir hayaliniz oldu mu?

M. Ş. D: Olmadı. Muğla Esnaf ve Sanatkârlar Odasının verdiği bir onurluk, dizi setini seyretmeye gelen seyircilerimizin ilgisi benim için Oskar’dan daha önemlidir.

T. M: Sosyal Medyadan okudum.  Patates Soğan, Mustafa Şevki Doğan esprisi nedir?

M. Ş. D: Deli Yürek dizisinde Kemal karakterini oynayan 5 yaşındaki Can Kıran’ın, ağzındaki tekerlemeden dolayı ortaya çıkan bir espridir. Bu espriyi kendimde gülerim.

T. M: İstanbul dışı diziler neden karikatür tiplemelere yöneliyor?

M. Ş. D: Daha gerçek olsun diye bu tiplemeleri özellikle seçiyoruz.

T. M: Mustafa Bey, bu iş yoğunluğunda bize zaman ayırdığınız için hem okurlarım adına, hem de kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Umarım gelecekte daha güzel, daha iyi projelere imzalar atarsınız. Şimdiden başarılar dilerim. Tüm sorularıma açık yüreklilikle cevap verdiniz. Özeleştiri yapma cesaretini bile gösterdiniz. Kutluyorum. Ayrıca Muğla’yı, Yatağan’ı ve Bozüyük Beldesini tanıttığınız için gazetem Demeç adına da teşekkürlerimizi sunuyoruz. Her şey gölünüzce olsun. Keyifli bir söyleşi yaptık. Son olarak ne söylemek istersiniz?

M. Ş. D: Yatağanlılar, yöneticileri ve halkıyla maddi, manevi bize destek oldular. Yatağan ve Bozüyük Halkına teşekkür bir borçtur. Evlerini satıp göç etmeyi düşünen köylülerin evlerini satmayıp örnek köy olması bizleri sevindirmiştir. Bu dizi sayesinde biz onları zorlamış olduk. Biz yola çıkarken asıl amacımız, köyden kente değil, kentten köye göçün başlamasıydı. Doğal yaşam geri geldi. Asıl güzellikleri gençken yaşamak gerek. Biz bunu yaşama geçirdik. Halkımıza şu mesajı vermek isterim: En önce ailelerinden başlayarak, kendi yörelerinin kıymetini bilsinler. Ve küçücük şeylerden mutlu olacak sebepler yaratsınlar.

Sizlerle söyleşi yapmak benim içinde keyifliydi. Teşekkür ederim. Tüm okurlarına, seyircilerimize, sevenlerime ve Muğla’ya selam, sevgi ve saygılarımı sunarım. Bizi izlemeye devam ediniz. Hoşça kalınız…

Haber Merkezi

Güncelleme Tarihi: 02 Haziran 2015, 19:26
YORUM EKLE
YORUMLAR
Unan İnceer
Unan İnceer - 8 yıl Önce

Aydın'da yaşayan bir Bozüyük'lü olarak; Yüreğinize sağlık diyorum...

ali
ali - 7 yıl Önce

Çok güzel bir filim olmuş bu senede çıkarsa sevinirim

Nurtekin  çatan
Nurtekin çatan - 7 yıl Önce

Sayın hocam ben Tokat'ın Erbaa ilçesi endikpınar köyünden Nurtekin hocam şıvemis muhacır 1924 Selanik göcmeniyis hocam kısacası filminizde oynamak istiyorum eyeki uygun görürsenis hocam hayırlı geceler Allah'a emanet olun

Nurtekin. Çatan
Nurtekin. Çatan - 7 yıl Önce

Sayın hocam nasılsınız Tokatan saygılar başarılı birhocaoldunuzu biliyoruz hocam ben salanik maciriyim zizden bir isteyim var hocam bir köylü filminizde oynatırmısınıs coksevinirim hocam. Allah'a emanet. Olun

SIRADAKİ HABER

banner90