Turgay Mutlu: Uğur Bey, Hangi tarihte ve nerede doğdunuz?
Uğur Okay: 13. 7. 1989 tarihinde İstanbul—Üsküdar’da doğdum.
T. M: Ailenizin Lakabı var mıdır? Nedir?
U. O: Annem Yatağan’a bağlı Yeniköy Mahallesi’nden Alpler Sülalesi’nden Topal Mehmet Lakaplı Mehmet Alp’in kızı Sevim Hanımdır. Babam Adanalıdır.
T. M: Okul öncesi ne tür oyunlar oynardınız? Anılarınız var mıdır?
U. O: Uzuneşek, saklambaç ve futbol oynardık. Bir anımı anlatayım: Ailemle lunaparka gitmiştik. Dönme dolabına balerine bindik. Hızlanınca korktum. Gözlerimi kapadım. Şarkı söyle korkmazsın dediler. İlk şarkıyı o zaman söylemiştim. Bu anımı unutamam. Canım sıkıldıkça şarkı söylemeye devam ettim.
T. M: İlkokulu ve Ortaokulu hangi okulda okudunuz? Öğretmeniniz ve Müdürünüz kimdi? Anılarınızdan paylaşmak istediğiniz var mı?
U. O:Mustafa Aykın İlköğretim Okulu’nda okudum. Armağan Öğe öğretmenimdi. Nazif Atasoy Müdürümüzdü. Derslerde sıkıldıkça arada bir şarkı söylerdim. Arkadaşlarım rahatsız olurdu. Bende bir gün beni dinlemeye geleceksiniz derdim.
T. M: Liseyi nerede okudunuz? Paylaşmak istediğiniz anılarınız nelerdir?
U. O: Şenesen Evler Lisesinde okudum. Lisede Rock Müzik gurubu kurduk. Solist olarak çalıştım. Lisede müzik öğretmeninin tavsiyesiyle Operaya yöneldim.
T. M: Üniversiteyi nerede okudunuz?
U. O: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında okudum.
T. M: Askerliğinizi yaptınız mı?
U. O: Askerliğimi yapmadım. Tecilliyim.
T. M: Üniversite sonrası meslek yaşamınızı nerede başladınız?
U. O: Siemens Opera yarışmasında derece aldım. Ve bunun sonucunda Salzburg Operası’nda çalışmaya başladım.
T. M: Hangi tür kitapları okumayı seversiniz? Kitap okur musunuz?
U. O: Çok severim. Daha çok modern romanlar, mesleki kitaplar, tarihi ve gelişim kitapları ve şiir okumayı severim.
T. M: Opera nedir? Opera hakkında ayrıntılı bilgi verebilir misiniz?
U. O: Opera; içerisinde birçok sanat dalını barındıran başta müzik olmak üzere tiyatro, edebiyat, heykel, dans gibi sanatları bulunduran, konularını mitolojiden, tarihten ve artık günümüzde güncel olaylardan alan bir sahne sanatıdır. 15. asırda İtalya’da ortaya çıkan bir tiyatral sanat formudur.
Bir Operanın sahnelenmesi için çok emek harcanıyor. Sahne arkası ve sahnede çok çalışan var. Orkestra üyeleri, rejisör, Orkestra Şefi, koro, solistler, Işıkçılar, teknisyenler, dekor ve kostüm tasarımcıları emek verir.
T. M: Siz nasıl Opera Sanatçısı oldunuz? Bu eğitimi almaya nasıl karar verdiniz?
U. O: Opera Sanatına Lisede okurken ilgi duymaya başladım. Lisedeki müzik öğretmenimin yönlendirmesiyle de bu iş pekişti. Ayrıca Mozart’ın Amedeus filminden de etkilendim. Opera Sanatçısı olmaya karar verdim.
T. M: Operada Opera söyleyen Sanatçıya ne ad verilir? Siz hangi ses gurubuna giriyorsunuz?
U. O: Solist denir. Ses türüne göre guruplara ayrılır. Kadınlarda Soprano, Mezzo Soprano, Alto. Erkeklerde tenor, bariton ve bas diye adlandırılır. Ben Bas’ım.
T. M: Ünlü Türk Opera sanatçıları kimlerdir?
U. O: Mesut İktu, Mustafa İktu, Ayhan Baran, Burak Bilgili, Bülent Bezdüz, Güneş Gürle, Hale Şener, Kartal Karagedik, Leyla Gencer, Semiha Berksoy ve Zehra Yıldız Hanımı sayabiliriz.
T. M: Soprano, Şan ve Arya ne demektir?
U. O: Soprano, en ince kadın sesi. Şan, Fransızca bir kelimedir ve şarkı söylemenin ses tekniği anlamını taşır. Arya, Solo şarkı formudur.
T. M: Konservatuardaki hocalarınız kimlerdi? Kimlerle çalışma yaptınız?
U. O: Opera ve bale birbiriyle iç içe geçmiş bir sanat dalıdır. Türkiye’deki koşullarda kurumsal olarak yan yana bulunmaktadırlar. Ses eğitimimi Profesör Güzin Güler, Sahne derslerimi Aytaç Manizade, Vecihi Ofluoğlu ve Aslı Yılmaz hocamdan aldım. Okul dışında Fazıl Say ile çalışma fırsatı da buldum.
T. M: Yabancı hocalarınız var mıydı?
U. O: Konservatuarda olmadı ama yurt dışında birçok yabancı isimle çalıştım. Alman Rolf Beck, İtalyan İvan İnverordi ve Mario Steller’le çalıştım.
T. M: Dünyaca ünlü Operacılar kimlerdir?
U. O: Luciano Povarotti, Fritz Wanderlich, Maria Callas, Nilolai Ghiaurov, Samuel Ramey, Dimitri Hvarostovsky, Anna Netrebko, Rene Pape, Kurt Mall,Diana Damrau, Thomas Quasthaff ve Jonas Kauffman’ı sayabiliriz.
T. M: Sahneye ilk olarak hangi eserle çıktınız?
U. O: Mozart’ın Sihirli Flüt Operasında Sprecher rolüyle sahneye adım attım.
T. M: Hangi eserlerde oynadınız?
U. O: Mozart’ın Figaro’nun Düğünü Operasında Bartelo, Nikolai’nin Windsor’un Şen Kadınlarında Bay Reich, Verdi’nin Rigalettosunda Kont Ceprano, Bellini’nin Uyurgezer adlı eserinde Alessio , Schubertsresse 200’de Diego ve Sihirli Flüt’te Sarastro rollerini seslendirdim.
T. M: En çok etkilendiğiniz eser ve rol hangisidir?
U. O: Sihirli Flüt Operasında seslendirdiğim Sarastro rolünün benim için yeri ayrıdır. Kariyerimin içerisinde seslendirmeyi en çok istediğim rol ise Verdi’nin Attila Operasındaki ‘’Attila’’ rolüdür.
T. M: Çalışmalarınızı anlatır mısınız?
U. O: Opera disiplin gerektirir. Yeme ve içme düzeni, uyku düzeni, özel hayat düzeni yerinde olmalıdır. Ve ses telleri her daim formda olmalıdır.
T. M: Operanın meşhur rejisörleri ve şeflerini söyler misiniz?
U. O: Şef Gürer Aykal, Cem Mansur, Rejisör Yekta Kara ve Aytaç Manizade’yi sayabiliriz.
T. M: Birkaç anınızı anlatır mısınız?
U. O: İlk sahneye çıktığımda dişim kırıldı. Çekilmesi gerekiyordu. Çekilirse söyleyemeyeceğim için de diş ağrısıyla Operada sahneye çıkmak zorunda kaldım.
T. M: Türk Operasının dünyadaki yerini nasıl görüyorsunuz?
U. O: Türk Opera Sanatçılarının iyi olmasına rağmen maalesef Türk Operası için aynı şey söz konusu değildir. Bu konuda çalışmalar yapılmalıdır.
T. M: Cumhuriyetin ilk kuşak sanatçılarının mesleklerine inançlı ve bağlı olduğu, heyecanla çalıştıkları söylenir. Bu doğru mu?
U. O: Aslında bugünlerde daha çok olanak varsa da geçmişe göre çok fazla ilerleme yok. Atatürk toplumsal kalkınmaya önem veren bir liderdi. Bununda kültür, sanat ve bilim faaliyetleriyle mümkün olduğunun farkındaydı. Bugünkü politika ise maalesef bunun tam tersi. Toplumsal kalkınmanın önünü keserek Türkiye’yi yalnızca belli bir gurubun çıkarları doğrultusunda yönetmektedirler.
T. M: O dönemdeki seyirciyle şimdiki seyirciyi kıyaslar mısınız?
U. O: Opera tek seyirlik bir eser gibi görünmemeli. Bir kültür olarak görülmelidir. Bu kültür edinilmeden Opera izlemek bir anlam taşımaz. Kıyas götürmez.
T. M: Eskihisar (Stratonikeia) Antik Tiyatroda bir Opera eserinin oynanması için çalışma yapılmasına yardımcı olur musunuz? Sizde bu eserde rol alır mısınız?
U. O: Seve seve yardımcı olurum. Rol alırım. Bu konuda bana düşen görevi yerine getirmeye hazırım. Çocukluğumdan beri her yaz tatilim Yatağan’da geçti. Bu toprakların çocuğuyum. Birçok Opera eserinin antik tiyatroda sahnelenmesi için elimden geleni yapmayı hazırım. Buranın akustiği gündüz bile mükemmel. Akşam olunca daha iyi olur. Burayı çok sevdim. Böyle güzel bir antik kentin tanıtılması için uğraş vereceğim. Daha sık geleceğim.
T. M: Uğur Bey, sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Yolun açık olsun. Operayı ve Opera Sanatını bize tanıttığın için ve bu güzel söyleşiden dolayı teşekkür ederim. Son olarak ne söylemek istersiniz?
U. O: Bu güzel röportaj için size çok teşekkür ederim. İyi ki annem Muğlalı. Bu sayede ben de bu toprakların bir parçası oldum. Muğla’da gerçekleşecek her türlü kültür sanat faaliyetlerinde üzerime düşeni yapmak isterim. Mesela neden Muğlamızda bir Opera binası olmasın? Hem halkımız hem de turistik bir şehir olan Muğlamızdaki turistler için büyük bir adım olur. Tüm ülkemize, toplumsal kalkınmanın temel taşları olan kültür, sanat ve bilim alanlarında yatırım yapan, halkçı bir Türkiye Cumhuriyeti diliyor ve karanlıkları, cehaleti, sanatımızla, bilimle aydınlatalım diyorum. Saygılarımla…
Uğur'cuğum adın gibi hayatın da sana uğurlu gelsin sevgiyle kucaklıyorum başarılarının devamını diliyorum