Muğla
BIST9.391
DOLAR38.7786
EURO43.8944
ALTIN4143.5
BTC/USD102916.46
Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Mail: kemal.kocabas@deu.edu.tr

ÜLKE GÜNDEMİNDEKİ DALGALANMALAR

Son iki ayı sürekli değişen ve izlemekte zorlandığımız gündem değişiklikleriyle  yaşadık.   Parti devleti anlayışıyla  yargının siyasal olarak kullanılması sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptali  ve sonrasında  19 Mart sabahı çok erken saatlerinde evinden alınarak tutuklanması ve  yalancı tanık ifadeleriyle suç örgütü lideri olarak ilan edilmesini şaşkınlıkla izledik.  6.2 şiddetindeki İstanbul depremiyle  ürktük ve  ülkenin  depreme hazır olmaktan çok uzak olduğu gerçeği ile yine yüzleştik. Cumhurbaşkanının CHP’li rakipleri için onların “telef olacağına” dair söylemi rakiplerini  yargı yoluyla etkisizleştirmeyi hedefleyen bu ifadesi, demokratik siyasette karşılığının olup olmadığının tartışması gündemimize  girdi.  CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Sırrı Süreyya’nın cenaze töreni sonrası yumruklu saldırıya uğraması, saldırganın karanlık geçmişi, örgütlü bir saldırıyı işaret ediyor olması ve Cumhurbaşkanının “bundan ders çıkarınız” ifadesiyle karşılaştık. CHP’nin İstanbul Üniversitesi önündeki mitinginde alanın aydınlatılmasının engellenmesi, buna rağmen mitinge  katılan 200 bin katılımcının cep telefonlarıyla alanı  aydınlatmasının yarattığı dayanışmayı ve umudu yaşadık.  CHP’nin İmamoğlu’nun serbest bırakılması ve erken seçim talebine yönelik hafta sonları bir il merkezinde, hafta içinde İstanbul’un bir semtinde yaptığı çoşkulu mitingleri ve CHP’nin toplumsal muhalefetle  buluşmalarını heyecanla izledik.   “Beynelmilel” filmiyle 12 Eylül faşizmini sinemaya taşıyan  filmin yönetmeni, yazar, siyasetçi, sanatçı, politikacı Sırrı Süreyya’yı kaybettik. Son iki günden beri de PKK’nın silah bırakma kararı ve dört sayfalık karar metninde ki “Lozan, soykırım, 1924 Anayasası” gibi başlıkları tartışır hale geldik.

EKREM İMAMOĞLU’NA ÖZGÜRLÜK

            Sayın Ekrem İmamoğlu ile Beylikdüzü Belediye Başkanlığı sürecinde karşılaşıp tanışmıştım. Arkadaşımız Cengiz Özkarabekir’in hazırladığı, metin danışmanlığını yaptığım  veKöy Enstitüleri, Hasan-Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç’un anlatıldığı  “Yücel’in Çiçekleri” adlı belgesel filmin galasında konuşmacıydım. Yanılmıyorsam 24 Kasım 2019 tarihinde yapılan galada Sayın İmamoğlu söz alarak Hasan Ali Yücel’in baba tarafının İmamoğlu ailesinden olduğunu açıklamıştı.  Hasan Ali Yücel de 1940’lı yıllarda  kendisine yönelik suçlamalara ve iftiralara karşı yazdığı “Öğrensinler Aslım Ne” şiirinde “…Fakat ecdadım belli, dedemgil Trabzonlu/Bizler Görele’deniz, hem de Daylı köyünden/Bu yemyeşil cenneti över her gidip gören/Atalarımın mezarı ordadır, herkes tanır/İmamoğlu soyumuz, sevilerek anılır”   şiirinde baba tarafının nereden olduğunu açıklar. Sayın İmamoğlu ile  daha sonra bir başka projede yer aldım.  2022 yılında  yine Cengiz Özkarabekir arkadaşım ve  16 yazar arkadaşımızla birlikte “Köy Enstitüleri” kitabını hazırladık. 17 Nisan 2022 tarihinde hem bu kitabın tanıtımını yapıp  hem de Dr.Erdal Atabek’e İstanbul’da YKKED Aydınlanma Onur Ödülünü verdik. Sayın İmamoğlu’nun çalışmalarını  hep yakinen izledim. İçinde yaşadığımız yoğun ekonomik krizde “kent lokantaları,  kreş ve  burs” projeleriyle siyasal iktidarı hayli sarstı. Bu projeler diğer belediyeler tarafından uygulanır hale geldi. Sosyal belediyecilik anlamında yapılan bu çalışmalar ekonomik kriz altında ezilen toplum kesimleri tarafından da  kabul ve onay gördü. İmamoğlu’nun çalışmalarında bir başka önemli özellik çalışma arkadaşlarını liyakatlı, bilgili, uzman kişilerden oluşturmasıdır. Liyakatsız kamu yöneticilerinin  egemen olduğu günümüzde bu çok değerli bir yönetici tercihidir. 

            Sayın İmamoğlu 2019 yılında yönetime geldiğinde İSMEK” adıyla İstanbullulara eğitim hizmeti sunan kurumun adını  2021-2022 eğitim döneminde “Enstitü İstanbul İSMEK” olarak değiştirerek  eğitim içeriklerini yeni iş kolları, teknoloji ve dijital süreçlere uygun olacak şekilde zenginleştirdiğini öğreniyoruz. “Enstitü İstanbul”  olarak anılan kurumda  arkadaşımız Dr. Canan Aratemur yönetiminde açılan yüzlerce  farklı eğitim grubunda  katılımcılara mesleki beceriler kazandırılarak meslek sahibi olmaları, kendilerini geliştirmeleri sağlanmaktadır. Enstitü İstanbul’da, meslek edinmek, yeni beceriler kazanarak mesleğinde gelişmek, iş bulmak, iş değişikliği yapmak, sosyal, kültürel ve kişisel olarak kendini geliştirmek isteyen İstanbulluların ilgi ve ihtiyaçlarına göre eğitim programı çeşitliliğinin  artırıldığını görüyoruz. İstanbul halkının ihtiyaçları doğrultusunda yabancı dillerden bilişime, el sanatlarından kişisel gelişime, gastronomiden grafik ve teknik tasarıma kadar pek çok alanda yeni eğitim programlarının İstanbulluların hizmetine sunulduğunu öğreniyoruz.  2024-25 eğitim döneminde bugüne kadar bir milyonu aşan  başvurunun yapıldığını, yüz yüze eğitimlere ve  uzaktan eğitimlere yaklaşık 750 bin  katılımcı  sağlandığı görülüyor. Enstitü İstanbul İSMEK’in, bu eğitimlerin  yanı sıra İstanbul halkına yönelik ücretsiz yüzlerce seminer düzenleyerek  sağlık, çevre bilinci, günlük hayatta enerji verimliliği, tüketici hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda farkındalık kazandırmayı  amaçladığı görülüyor. Görüldüğü gibi Enstitü İstanbul özgün ve işlevsel  çalışmalarıyla halkın çok önemli gereksinmelerini karşılamaktadır.

            Yapılan kamuoyu yoklamaları, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı için verilen 15 milyonu aşkın oy ve  özgürlüğüne kavuşması için toplanan imzalar da gösteriyor ki toplum İmamoğlu’a yapılan suçlamaları kabul etmiyor,  toplumun yüzde 65’lik  kesimi yapılanları  onun Cumhurbaşkanlığı adaylığını engelleme çabaları olarak görüyor ve adaletsiz olduğunu düşünüyor. İstanbul’un değişik semtlerinde CHP’nin her hafta düzenlediği mitinglerdeki yoğun katılım da bunu doğruluyor.  Tüm bu anti-demokratik uygulamaların sonlanması ve Sayın İmamoğlu’nun bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyorum.

PKK’NIN KENDİNİ FESHETME BİLDİRİSİ VE TEPKİLER

            12 Mayıs 2025 Pazartesi günü PKK topladığı kongrede aldığı kararlar sonucunda silah bırakıp demokratik siyaset alanında mücadeleye devam edeceğini açıkladı. Şüphesiz hepimiz binlerce insanımızı kaybettiğimiz 47 yıllık bu terör sürecinin sonlanmasından mutluluk duyarız. Terörün olmadığı, annelerin ağlamadığı, barışın egemen olduğu  bir ülke özlemi hepimizin ortak beklentisidir. Buna rağmen PKK bildirisinin  Türkiye’yi soykırımla suçlayan, Lozan’ı  ve 1924 anayasasını eleştiren ifadeleri toplumda hayal kırıklığı yarattı ve yoğun tartışmalara neden oldu. Böyle bir anlayış barışa hizmet eder mi? Soruları sorulur hale geldi. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir. İşin ilginç tarafı bu bildirinin tüm kelimeleri görüşmelere katılan devlet görevlilerinin kontrolünden geçmiş olmasıdır. Dolayısıyla siyasal iktidarın da bu görüşleri paylaştığı sonucu karşımıza çıkıyor. Zira Cumhur İttifakının liderlerinnden bu konuda bir açıklama yok. Siyasal İslamcılar ile PKK’nın ülkenin kuruluş felsefesine karşı olmakta birleştiği iddiaları basında yer almaya başladı. Yapılan anketler ve kamuoyu yoklamaları toplumun bildirideki bu ifadeleri kabul etmediğini göstermektedir. Toplumun büyük çoğunluğunun duyarlılıklarını göz önü almadan yazılan bu ifadelerle barış sağlanabilir mi? Sanmıyorum…

SONUÇ

            Ülkedeki barış süreci ancak demokratik hukuk devletiyle gerçekleşebilir. Anti-demokratik uygulamaların yoğun yaşandığı, rakip görülen belediyelere kayyum atamalarının yapıldığı, hapishanelerde binlerce siyasi tutuklunun olduğu ülke koşullarında barış gerçekleşemez. Ülkemiz, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile adeta tıkanmıştır. Bir an önce demokratik parlementer sisteme dönülmeli ve yargı bağımsızlığı sağlanmalıdır.  Demokratikleşme adına tüm siyasal partilerin katılımı  ve demokratik kitle örgütlerinin görüşleri alınarak ülkenin tüm insanlarını eşit gören bir anlayışla  TBMM’de “demokrasi ve hukuk reformu”    tasarısının hayata geçmesi günümüzün en önemli talebidir.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar