Ünlü ressam Abidin Dino, Çağdaş Türk resminin öncülerinden olup, tanınan bir sanatçımızdır. Yine dünyaca tanınan ünlü Şairimiz Nazım Hikmet, ressam Abidin Dino’ya, şiir vasıtası ile şöyle seslenmiştir: “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” Bu deyiş üzerine ülkemizde birçok kişi, mutluluğun resmi yapılır, yapılmaz, çizilir ve çizilmez tartışmasına girdi. Mutlu olmak herkesin hakkıdır. Bu soru, Leyneli hemşerimiz ressam Ülkü Hanıma sorulsaydı; eminim yaparım olurdu. Çünkü birçok eserini, çalışmasını, söyleşi esnasında Yaz ayları oturduğu Leyne ‘de (Turgut) ve Kış ayları oturduğu Muğla’daki evinde eşim İnci Hanımla beraber gördük. Çok güzel resimler, el işleri ve takılar yapmış. Hayran olmamak elde değil. Tüm bunları yaparken emeğine sevgi ve mutluluk katmış. Eşi Yılmaz Bey, Ülkü Hanımın en büyük destekçisi ve yardımcısı. Ülkü Hanımla, Sağ olsun Mimar Meral Oğuz sayesinde tanıştık.
Ülkü Taşkın: 14.02.1955 Leyne doğumluyum.
T.M: Ailenizin Lakabı var mıdır? Nedir?
Ü. T: Babam tarafım, Kadir Çavuşlar’ın oğlu Lakabıyla bilinir. Adı, Demirci Mehmet’tir. Ana tarafım Şaleler Sülalesi diye anılır. Annemin ismi, Cevriye’dir. 5 kız kardeşiz.
T.M: Okul öncesi mahalle arkadaşlarınızla ne tür oyunlar oynardınız?
Ü.T: Çocukluğumda daha çok yaratıcılığa dayalı oyunlar oynardım. Örneğin; atık malzemelerden bebek ve giysilerini dikmek, takılarını yapmak, elime geçirdiğim naylon ve mukavva gibi malzemelerden ayakkabı ve terlik dikerek arkadaşlarıma giydirirdim. Çizgi oyununu severdim. Eski kilimlerden, çalıdan, çırpıdan ve ağaç dallarında ev yapar, evcilik oynardık.
T.M: İlkokulu hangi okulda okudunuz? Öğretmeniniz kimdi?
Ü.T: Leyne’de İlkokulu bitirdim. Yurdanur Karaöz Öğretmenimdi. Annem, babam eğitime çok önem verirdi. Babam 5 kızını okutmuş pek çok kız, erkek gencin okumasına da örnek—önayak olmuştur. Son derece inançlı aynı zamanda Cumhuriyeti çok iyi kavramış Atatürk’e tutku derecesinde hayran olan insanlardı. Eleştirel düşüncemi annemden almışım. Hepimiz okumayı, yazmayı bilerek ilkokula başlamışız İlk öğretmenimiz annemiz sayesinde.
T.M: Ortaokulu nerede okudunuz? Anılarınız var mı?
Ü.T: Ablam Öğretmen olduğu için Ortaokulu 2 yıl Tunceli—Nazimiye ‘de okudum. Son yılımı da Aydın—Kuyucak’ta okudum. Nazimiye Ortaokulu 2. Sınıfta bir kompozisyon yarışmasında Türkiye birincisi olmuş, kazandığım parayla okula vestiyer yaptırmıştım.
T.M: Liseyi nerede okudunuz? Paylaşmak istediğiniz anılarınız nedir?
Ü.T: Nazilli ve Kuyucak’ta okudum. Ablam öğretmen olduğu için el üstünde tutulan bir kişiydim. Lise 1. Sınıfta yalnızca Geometri dersinden 4 ortalama üzerinden sınıfta kaldım. Sınıf tekrarı yaptım. O dönemde eğitimin ne denli zorlu bir iş olduğu anlatması açısından önemlidir.
T.M: Üniversiteyi nerede okudunuz? Anılarınız var mı?
Ü.T: Buca Eğitim Enstitüsü Resim—İş bölümü mezunuyum. Övünmek gibi olmasın ama okulu dereceyle bitirip öğretmen okuluna seçilmeme rağmen (siyasetle çok ilgilenmediğim için) bakanlık okuldan gönderilen listeyi sümen altı edip bizi saf dışı bıraktılar. Ve ben bileğimin hakkıyla Hakkâri Lisesi’ni çektim. 20 gün şoka girdim. Ama sonuçta Hakkâri’ye gidip çok mutlu bir şekilde görevimi yaptım.
T.M: Evlilik ne zaman oldu?
Ü.T: Eşimle Hakkâri’de aynı okulda görev yapıyorduk. Evlenmemizin gerçekten enteresan bir öyküsü var ama sayfalara sığmaz. 12. 7. 1977 yılında Yılmaz Taşkın Beyle Leyne’de evlendik. Resim çalışmalarımın en büyük destekçisidir eşim. Sergilerin teknik tarafını o halleder.
T.M: Çocuklarınız var mı? Çocukların durumu ile neler söylemek istersiniz?
Ü.T: Duygu ve Mehmet Cengiz isminde iki çocuğum var. Kızım Duygu, Diş Hekimi olup, Kayseri’de kendi kliniği var. Oğlum Cengiz, Eczacı olup, Erciyes Üniversitesi’nde Yüksek lisansını yapmaktadır. Aynı zamanda iyi bir müzisyen olup, gitaristtir. Kızımdan Nil ve Ada isminde iki torunum var. Onları çok seviyorum.
T.M: Politikayla uğraştınız mı?
Ü.T: Hiç uğraşmadım. Ama belli bir siyasi görüşüm var. Gündemi hararetle takip ediyorum.
T.M: Hangi tür kitapları okumayı seversiniz?
Ü.T: Her tür kitapları okumayı severim. Son yıllarda kişisel gelişim kitaplarını daha çok okuyorum. Ama Halil Cibran ve İhsan Oktay Anar’ın bende ayrı bir yeri vardır.
T.M: Kısaca günlük yaşamınızdan bahseder misiniz?
Ü.T: Muğla’dan fırsat buldukça Leyne’ye giderek restore ettirdiğimiz Ana—Baba evimizde toprakla haşır neşir olup anılarımızı yaşıyoruz. 10 yaşında ayrıldığım için çok iyi tanıyamadığım köyümü yeniden keşfetmeye çalışıyorum.
T.M: Ülkü Cengiz Taşkın kimdir? Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Ü.T: Dünyanın en zor sorusu. Bir söz vardır ; ‘’ Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz.’’ O derece irfan sahibiyim bilmiyorum ama kendimi tanımaya ve geliştirmeye çalışan bir kişiyim.
T.M: Resim yaparken nelerden esinlenirsiniz, etkilenirsiniz?
Ü.T: Bu konuda farklı bir tutum içindeyim galiba. Resim yapmadan önce çok fazla doküman karıştırmam. Bunun belli bir ölçüsü yok. O an beni ne etkiliyorsa onu çizer resim yaparım. Bazen şiirde yazarım.
T.M: Lagina ve Stratonikiea için bir çalışmanız var mı?
Ü.T: Ne yazık ki çalışmam olmadı ama düşüncelerimde daima Leyne var oldu. Yaşam sorumluluklarının beni bırakmasını Belediye Başkanı olmak isterdim. İzmir—Selçuk—Şirince’den daha güzel bir yer haline getirmeyi istemişimdir. Ama ne yazık ki bu konuda tren kaçmış durumda. Leyne’de ipekböcekçiliği geliştirmeyi çok isterdim.
T.M: Şimdiye kadar kaç sergi açtınız? Kaç tablo çalışması yaptınız?
Ü.T: 70 ‘e yakın tablo çalışmam var. İlk sergimi Ula’da açtım. Daha sonra kişisel ve karma 6 sergim oldu. Resim çalışmalarımın yanında bazen coşup takı, dikiş gibi tasarımlarımda var. Muğla’da ilk takı sergisini açmıştım. Yöremin güzel, doğal çiçeklerinden esinlenerek derilerden yaptığım çalışmalarımda var.
T.M: Şimdiye kadar kaç ödül aldınız?
Ü.T: İlk birincilik ödülümü, 1991 yılında ‘’Yunus Emre Sevgi Yılı ‘’ nedeniyle yapmış olduğum bir afişle Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan’ın elinden aldım. Çevre kirliliğiyle ilgili bir yarışmada Türkiye ikinciliğim var. Daha başka derecelerimde var. Çocuklarımla birlikte katıldığım ailecek ödülümüz var. Ailemizde benim dışımda da ödül alan biri var. En büyük ablam Güler Cengiz, 1998 yılında İş Bankası Kültür Yayınlarının bir yarışmasına katılmış, ‘’ Bir Işık Gerek’’ adlı Leyne’deki yaşantılardan esinlenmiş romanıyla ödül almıştır.
T.M: Ülkü Hanım resim yapma yeteneğinizi nasıl keşfettiniz? Eğitim aldınız mı?
Ü.T: İlkokul ikinci sınıfta bir manzara resmi yapmıştım. O kadar çok beğenildi ve beğendim ki, teneffüste Annemle, Babamı göstermeye gittim. Derse geç kaldığım için kapıyı vurup içeriye giremediğimden oturup hüngür hüngür ağladım. O zaman böyle bir yeteneğimin olduğunu hissettim. Sonraki yıllarda resim eğitimi aldım.
T.M: Ressamlık nedir?
Ü.T: Doğaya ve var olmaya sonsuz bir ilgi ve sevgidir. Sürekli farkındalık ve gözlem halinde oluştur ressamlık. Diğer pek çok sanat dalında olduğu gibi...
T.M: Hangi teknikle çalışıyorsunuz?
Ü.T: Mumlu Batik ağır basıyor. Pastel, sulu boya ve yağlı boya da çalışırım.
T.M: Türkiye’de ve dünyada sizi etkileyen ressam veya ressamlar var mı?
Ü.T: Gustav Klimt ve Burhan Uygur’a hayranım.
T.M: Sanatın evrenselliği hakkında görüşleriniz nelerdir?
Ü.T: Sanat tüm insanları birleştiren tüm farklılıkları yok eden en güçlü sevgi dillerinden biridir.
T.M: En beğendiğiniz resminiz hangisidir?
Ü.T: En beğendiğim resimlerim ne yazık ki elden çıkardıklarım. Mimar Tevfik Toprakçı’nın satın aldığı ‘’Özgürlük Düşü’’, Sadettin İstanbullu’nun aldığı ‘’Özlem’’, Eski Vali yardımcısı Ahmet Bey’e sattığım babamı anlatan ‘’Avcı’’ ve Muğla Arı Müzesine yaptığım Mitolojik temalı ‘’ Kadınlar ve Arılar ‘’ adlı eserlerimi beğenirim.
T.M: Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?
Ü.T: Evet var. Yakın bir dönemde sevgili köyüm Lagina ve Hekate’yle ilgili bir sergi hazırlama fikri daima vardı. Onardığımız Ana—Baba evimizde bu ruhu yakalayıp gerçekleştirmeyi düşünüyorum.
T.M: Mona Lisa sizce neden bu kadar abartılı? Işık ve gölge olarak çok konuşuluyor.
Ü.T: Mona Lisa, bir dünya mirasıdır, şaheseridir. Batı sanat ve kültürü çok önemsediği için tanıtmayı da iyi yapıyor. Ben abartı demeyeyim de sanatçının yetkinliği diyeyim.
T.M: Beyninizdeki fotoğrafı yapamadığınız oldu mu hiç?
Ü.T: Uğraşıp, uğraşıp bozduğum ve vazgeçtiğim birkaç çalışmam olmuştur.
T.M: Hepimizin bildiği bir gerçek var. O da ressamların vefatından sonra eserlerinin kıymeti artıyor. Sizce yaşarken bu neden mümkün değil?
Ü.T: Çünkü sanat toplumdan daima birkaç adım önde gider. Genellikle bu yüzden sanatçının kıymeti sonradan anlaşılır. Bu da doğaldır.
T.M: Ülkemizde layıkıyla yapılmış ve hayranı olduğunuz bir sanat eseri var mı?
Ü.T: Sanatçılarımız dünya sanatçılarından geri kalır değildir. Umarım bir gün bu konuyu halletmiş toplumlar düzeyinde bizde sanat anlayışı gelişir ve sanatla daha çok iç içe oluruz. Hayranı olduğum dünya çapında birçok sanatçımız vardır.
T.M: Leyne’de yaşamış dünyaca ünlü ressam Osman Hamdi ve eserleri hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Ü.T: Osman Hamdi’nin resmini yaptığı ‘’Kaplumbağa Terbiyecisi ‘’ en önemli eseridir. Bu resim, felsefi ve sembolik anlamlar içerir. Osman Hamdi’nin Leyne’ye gelip Lagina’da kazılar yapmış olması büyük bir kazançtır. Ancak bugün yeterince değerlendirilmediğini düşünüyorum. Keşke yetkililer bu konularda daha duyarlı olabilseler.
T.M: Sanatsal geçmişe dair bir anınızı bizle paylaşır mısınız?
Ü.T: Arı Müzesi koleksiyonundaki resmimi evimin açık mutfak salonunda yapmıştım. Etrafa sıçrayan mumları ancak kazıyarak 6 ayda çıkarabildim. Bu çalışmam mumlu batik olduğu için etraf haliyle kirlenmişti. Altına bir de şiir yazmıştım:
“M.S M.Ö
Zaman tünelinde
Belki
Dünyanın her yerinde
Anadolu beşiği
Ve de
Uygar Ege’de
Kadınlar arı, arılar tanrıça
Bereket hoşgörü
Bütünlük fısıldar bizlere
Tanrıçalar yok olsa da
Kadınlar arı da
Arılar
Tanrıça olmalı hala”
T.M: Bu alana yönelen veya ilgi duyan gençlere önerileriniz neler olurdu?
Ü.T: Hayatta estetik çok önemlidir. Resimde estetiği geliştiren bir sanat dalıdır. Estetikte hayatı kaliteli kılar. Bu açıdan gençlerin içlerinde en ufak bir kıpırtı varsa bu izi sürmelerini dilerim.
T.M: Ülkü Hanım Eşimle, ben sizinle ve eşiniz Yılmaz Beyle tanıştığımız ve bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz. Leyne’nin tanıtımını, gelecekte yeni çalışmalarınızla daha iyi yapacağınızı umuyoruz. Sizin gibi yetenekli bir sanatçıyla gurur duyuyoruz. Son olarak ne söylemek istersiniz?
Ü.T: Sizlerle tanıştığımız için ve bu söyleşiden eşim ve ben çok mutlu olduk. Umarım iletişimimiz devam eder. Leyne’yi ve halkının üretkenliğini, özgünlüğünü çok seviyorum. Ancak Leyne gibi köklü bir yerleşim yerinin kömür nedeniyle kaldırılma ihtimali beni üzmektedir. Umarım bu olmaz. Bana hediye verdiğin Hamdi Topçuoğlu Bey’e ait ‘’ Karya’dan İyonya’ya ‘’ adlı eserin önsözünü ağlayarak okudum. Çocukluğumda hissettiğim duyguları o kadar güzel anlatmış ki kalktım ve aşağıdaki şiiri yazdım:
LAGİNA’YA TUTKU
Neden bu tutkum
Neden
Çocukluğumdan beri ben
Farklı hissettim bu toprakları
Gün ışığını, insanları
Lagina da
Stratonikya’ya bakarken Dolunayda
Binlerce yıl öncelerde duyumsadım kendimi hep
Güldürdüm hatta kimilerini
İnanmazca
‘’Dünyanın en güzel Dolunayı
Lagina’dan izlenirmiş ‘’ söylencesiyle.
Tanışmış gibiyim Hekate’yle
Topraktan çıkarıldığı An’a tanıklık etmem
Nasıl bir rastlantı
Veya Gizem…..
Bir bağ var, biliyorum
İnsanlık kadar eski
Sevgi gibi kutsal
Adını değiştirmeye ne gerek var
Yoğrulmuş zaten Lagina
Geçmişin uzantısındaki sahiplerince
Leyne olmuş
Hatta İLEYNE
Nasıl da coşkuluyum bu topraklara
Çözemiyorum bazen
Neden bu tutkum
Neden?
Galiba birazcık
Hekate’yim BEN…..
ÜLKÜ TAŞKIN
Yorum Yazın