Abone ol
Turgay Mutlu: Hangi tarihte ve nerede doğdunuz?Mustafa Erdem Özler: 8 Nisan 1967 tarihinde Şeref’te dünyaya geldim.T.M: Ailenizin lakabı var mıdır? Nedir?M.E.Ö: Babam tarafı Halıllar Sülalesi, annem tarafı Hacıkibarlar Sülalesi olarak bilinir, anılır.T.M: Okul öncesi mahalle arkadaşlarınızla oynadığınız oyunlardan aklınızda kalan var mıdır?M.E.Ö: Ben çocukluğumda körebe oynamayı çok severdim. Gözlerimi bağlayıp karanlıkta arkadaşlarımı bulmaya çalışmak beni çok heyecanlandırırdı. Evimizin içinde tek başıma oynarken bile bazen gözlerimi bağlar, kendi kendime körebe olurdum. Karanlıkta çeşitli hayaletlerin, tuhaf işaretlerin belirmesiyle kendi masallarımı yaşardım...
T.M: İlkokulu hangi okulda okudunuz? Öğretmeniniz ve müdürünüz kimdi? Anılarınız var mı?
M.E.Ö: Şeref İlkokulu’nda okudum. Öğretmenlerim Vesile Eyüpoğlu ve Mehmet Ali Zeybek’ti. Okul müdürü babam Muammer Özler’di.
İlkokul yıllarımda babaannemin insanlara ‘’Fikirsizler!’’ diye kızmasını hiç unutamam. Benim için ‘’fikirsizler’’ kelimesi, şimdiye kadar kulağıma küpe olmuş en sevdiğim kelimelerden birisidir. Rahmetli babaannemden ben doğanın ritmini, toprakla oynamasını, zeytin ağaçlarını sevmesini, kuşları taklit etmesini öğrendim…
Yine ilkokul yıllarımda hatırlıyorum bizim evde sesli şiir okunurdu. Babam çok şiir okurdu bize. Ayrıca, gündelik hayatta yaşananları hep hikaye şeklinde anlatırdı ve ağzım açık dinlerdim. Evimizde genişçe sayılabilecek kütüphanemiz vardı. Hâlâ saklarım, kapak desenini ve fıstık yeşili rengini çok beğendiğim, üstünde ‘’Yeni Şiirimizden, Hazırlayan: Cengiz Yörük’’ yazan kitapta Behçet Necatigil, Turgut Uyar, Edip Cansever, Asaf Hâlet Çelebi, Ece Ayhan, Cemal Süreya vb. şairlerin şiirleri yer alıyordu...
Annemle babam bana sesli kitap okuturlar ve dinlerlerdi. Bazı akşamlar ailecek şarkılar, türküler söylerdik. Kardeşim Özlem’le danslar ederdik. Babam güzel bağlama çalar. Hiç unutmam bazı sabahlar mandolinle şarkılar çalarak uyandırırdı. Ara sıra cümbüş, ud, sipsi de girer çıkardı evimize…
Annem ilkokuldan başlayıp bana hep ‘’Oğlum gül, gül, gül, gülmeyi ihmal etme!’’ nasihati yaptı. Hâlâ da sık sık bu nasihatini yapar bana. Babam da çocukluğumdan beri bahçemizde gül yetiştirmeye devam ediyor... Erdem Devesi’ndeki ‘’Gül’’ şiirimdeki şu dizeler bu çocukluk yıllarımdan çıkmış olabilir: ‘’baba uzayda gül yetişir mi / bak bahçe güldü sana oğlum / hadi sen de ona gül’’. Benim için ‘’gül’’ kelimesi de şimdiye kadar kulağıma küpe olmuş en sevdiğim kelimelerden birisidir.
Ayrıca, unutmadan Şeref İlkokulu’na ait ‘’İşlik’’ denilen tavanı çok yüksek, içi çok geniş binada kıpkırmızı perdeleri olan tiyatro sahnesi vardı. Bu sahnede tiyatro gösterileri ve sinema gösterimleri yapılır, okul müsamereleri düzenlenirdi...
T.M: Ortaokulu nerede okudunuz? Hatırladığınız öğretmenleriniz ve anılarınız var mı?
M.E.Ö: Yatağan Ortaokulu’nda okudum. Türkçe öğretmenlerim İdil Göncü, Berrin Ceyhan ve Nuray Koçer’di.
Ortaokuldayken koşmayı severdim. Okul yarışlarında 100 metrede ikinci olmuştum. İkincilik madalyası olarak bana Aziz Nesin’in ‘’Sosyalizm Geliyor Savulun’’ kitabını verdiler! Böyle bir mizahı yaşadığım için madalyamla çok gurur duymuştum.
T.M: Liseyi nerede okudunuz? Paylaşmak istediğiniz anılarınız nedir?
M.E.Ö: Yatağan Lisesi’nde okudum. Edebiyat öğretmenlerim Cemal Zeydan ve Gülümser Berber, resim öğretmenim Ahmet Rüştü Doğan’dı.
Lise son sınıfta sınıfın en arka sırasında tek başıma oturdum! Bu tek başınalık beni hiç mutsuz etmedi ama… O yıllarda Ahmet Hamdi Tanpınarlar, Yahya Kemaller ve İkinci Yeniciler okuyarak İstanbul’u düşlemeye başlamıştım zaten…
T.M: Üniversiteyi nerede okudunuz?
M.E.Ö: 1988 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’nden mezun oldum. Daha sonra Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde master programına devam ettim.
T.M: Askerliği nerede ve ne zaman yaptınız?
M.E.Ö: Askerliği master öğrencilerine çıkan bir haktan yararlanarak üç ay İzmir Narlıdere’de, sonra bir yıl sivil yedek subay Türkçe öğretmeni olarak Amasya’da yaptım.
T.M: Üniversite sonrası meslek yaşamınızı nerede başladınız?
M.E.Ö: Üniversitedeyken şiirin dışında çizgi film senaryosu yazıyordum. Reklam yazarı olarak çalışmaya karar verdim. Man Ajans’ta reklam yazarı olarak çalışmaya başladım. Daha sonra çeşitli reklam ajanslarında çalıştım. Şimdi de kendi ajansımızda yaratıcı direktör olarak çalışmaktayım.
T.M: Ne zaman evlendiniz?
M.E.Ö: Sevgili eşim Elif’le 2000 yılında Polonezköy’de bir bahçede evlendik.
T.M: Kısaca günlük yaşamınızdan bahseder misiniz?
M.E.Ö: Hayatımın her anı okumalarla, yazmalarla, fikir üretmelerle geçiyor... Kendi işimizde çalıştığım için şanslı sayılırım. En önemlisi her gün kendi çalışma zamanlarımı, arkadaşlarımla buluşmalarımı ayarlayabiliyorum.
T.M: Hangi tür kitapları okumayı seviyorsunuz?
M.E.Ö: Kitapların içinde geçen bir hayatta bütün türler mevcut… Çoklu okumalar yaparak çalışıyorum.
T.M: Mustafa Erdem Özler kimdir? Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
M.E.Ö: Daha önce benimle yapılan röportajlarda da söylemiştim: Sürekli oluş halinde olan bir zamanın içinde dönüp duruyorum. Nietzsche’ci bir ruhla bu zaman algısının içinde şiirde/hayatta kendi metamorfozlarımı deneyimlediğimi söyleyebilirim. Zerdüşt’ün ilk bölümünde Nietzsche üç metamorfozdan söz eder ya: ‘’Ruhun nasıl bir deveye, devenin nasıl bir aslana ve sonunda da aslanın nasıl bir çocuğa dönüştüğünü…’’ Benim ruhumun da nasıl bir kelebeğe, kelebeğin nasıl bir deveye ve sonunda da devenin nasıl bir ayıya dönüştüğü kitaplarımda/hayatımda okunabilir.
Artık felaketler çağının yaşandığı bu hayatta şiirlerimle direnç sağlayıcı, keder yok edici, kudret artırıcı yeni anlam alanları oluşturmaya, yeni duygular yaratmaya çalışıyorum. Aynı zamanda şiir üretimimin bir genişlemesi olarak güncel sanatta ses enstalasyonları yapıyorum...
T.M: Aydın kişi kimdir?
M.E.Ö: Günümüzde böyle sabit kimlik, kişilik tanımlamaları yapılamaz diye düşünüyorum. Kolektif düşünmeye önem veren, daha çok ‘’Nasıl?’’ sorusunun peşinden giden, her türlü keder duygusuna karşı şiirsel direnç halleri üretmeye çalışan, doğayla, çevreyle ve diğer canlılarla organik bağlar kurmaya, duyarlılıklar yaratmaya çabalayan, sürekli oluş halinde olan kimlikler var...
T.M: Kültür ve sanatın gelişmesi için sizce neler yapılmalı?
M.E.Ö: Öncelikle yapılması gereken: Sürekli nitelikli okumalar yapmak...
T.M: Şiir kitaplarınızdan biraz bahseder misiniz?
M.E.Ö: Oluş halindeki zaman algımın içinden baktığın zaman şiirimin kozasını ‘’Kelebekli Zaman’’ örüyor, yükünü ‘’Erdem Devesi’’ taşıyor, öfkesini ‘’Tarihi Ayı Öfkesi‘’ yansıtıyor diyebilirim...
T.M: Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim. Son olarak ne söylemek istersiniz?
M.E.Ö: Bu keyifli röportaj için asıl ben çok teşekkür ederim.
Yorum Yazın