YATAĞAN’IN YETİŞTİRDİĞİ GURUR DUYDUĞU DEĞER SAİM ÜSTÜNDAĞ

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
YATAĞAN’IN YETİŞTİRDİĞİ GURUR DUYDUĞU DEĞER SAİM ÜSTÜNDAĞ
Abone ol
Saim Üstündağ, Yatağan için büyük bir değerdir. Başarılı bir okul döneminden sonra kariyerinde hızla yükselmiştir. ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra 1994 yılında Uluslararası bir denetim firmasında göreve başladı. 1995 Aralık ayında Sermaye Piyasa Kurulu’na (SPK) katıldı. SMMM Belgesi Bağımsız Denetim Lisansı, Sermaye Piyasa Kurumsal Derecelendirme Lisansı, Sermaye Piyasası İleri Düzey Lisansına sahiptir. Konferanslarda konuşmacı olarak yer almış ve yayımlanmış makale, gazete, dergi, tv röportajları bulunmaktadır. “Türkiye Muhasebe Standartlarına Genel Bakış” kitabının ortak yazarıdır. Eşimin de akrabası olan Saim Üstündağ ile Yatağanlı olarak gurur duyuyoruz. Röportajı İstanbul’da çalıştığı holding binasındaki ofisinde yaptık.
 TURGAY MUTLU: Hangi tarihte ve nerede doğdunuz?

SAİM ÜSTÜNDAĞ: 09 Temmuz 1972’de Muğla’da doğdum.

T.M: Ailenizin lakabı var mıdır? Nedir?

S.Ü: Baba tarafımın lakabı ‘’İmamlar’’ Anne tarafımın lakabı ‘’Hacı Osmanlar”dır.

T.M: Okul öncesi mahalle arkadaşlarınız ve oynadığınız oyunlardan aklınızda kalan var mıdır?

S.Ü : Okul öncesi dönemde en yakın mahalle arkadaşım Önel (Kahya)’dır. Özgür Gündoğdu, Cüneyt Gündoğdu, Şenol Alkış ve Özay ilk bakışta aklıma gelen diğer arkadaşlarım.

T.M: İlkokulu hangi okulda okudunuz? Öğretmeniniz ve Müdürünüz kimdi?

S.Ü: İlkokulu Yatağan Mesken Köyü İlkokulu’nda ve Yeşilbağcılar İlkokulu’nda okudum. Öğretmenim annem Cemil Üstündağ, Okul Müdürümüz de rahmetli babam Mustafa Üstündağ idi. Ayrıca Erdoğan Köksel öğretmenimi de unutmadan belirteyim.

T.M: İlkokul anılarınızdan paylaşmak istediğiniz var mıdır?

S.Ü: İlkokulda teneffüslerde o dönemin imkansızlıkları içerisinde karaçam kozalakları ile oynadığımız futbol maçlarını her zaman hatırlamışımdır.

T.M: Ortaokulu nerede okudunuz? Hatırladığınız öğretmenleriniz ve anılarınız var mı?

S.Ü: Ortaokulu Yatağan Ortaokulu’nda okudum. Türkçe öğretmenimiz Gülşen Şakrak, Fen Bilgisi öğretmenimiz Sermin Demir, Matematik öğretmenimiz Nurhan Yüksel ve Emel Yavuz, İngilizce öğretmenimiz Nurten Özcan, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz Ferhat Üstündağ, Beden Eğitimi öğretmenimiz Muammer Bahçeli, şimdi siz sorunca ilk aklıma gelen öğretmelerimizdi.

T.M: Liseyi nerede okudunuz? Paylaşmak istediğiniz anılarınız nedir?

S.Ü: Liseyi Muğla Turgut Reis Lisesi’nde okudum. Bugün yaklaşık 30 yıldır dostluğumuzun fiilen devam ettiği veya görüşmesek de sevgiyle andığımız çok değerli arkadaşlar kazanmış olmak lise hayatımla ilgili diğer birçok anının yanında geriye dönüp baktığımda en değerli anıdır.

T.M: Üniversiteyi nerede okudunuz? Paylaşmak istediğiniz anılarınız var mı?

S.Ü: Üniversiteyi Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Ekonomi Bölümü’nde okudum. ODTÜ’de okuduğum dönemlerde kampüste bulunan yurtlarda kalmış olmayı bugün hala büyük bir şansım olarak değerlendiriyorum. Derslerden kalan zamanlarda güzel ODTÜ kampüsünde arkadaşlarımızla geçirdiğimiz eğlenceli ve zaman zaman da entellektüel tartışmalarla dolu zamanları hala özlerim.

T.M: Askerliği nerede ve ne zaman yaptınız? Anılarınız var mı?

S.Ü: Askerliği Manisa Alaşehir’de Ulaştırma Eğitim Taburu’nda yaptım. 28 günlük bedelli askerlik olmasına karşın, oldukça yoğun bir eğitim ve pratik programı sayesinde pek çok şey öğrenme fırsatı yakaladım. 28 günün sonunda 7 kilo vermiş olmak da ayrı bir avantaj oldu.

Askerlikle ilgili aklıma gelen ilk şey 28 gün bile olsa ‘’Asker Arkadaşlığı’nın’’ çok önemli olduğunu anlamış olmamdır. Eğitim sırasında, hareket halindeki kamyonlardan atlama eğitimi unutamadığım anılarımdan biridir. Bir diğer unutamadığım konu da Türkiye’nin dört bir yanından askerlik görevini yapmak üzere gelmiş olan değerli, renkli, pırıl pırıl insanların samimiyeti ve ahengidir.

T.M: Askerden önce ve sonra nerelerde çalıştınız anlatabilir misiniz?

S.Ü: Çalışmak deyince ilk çalıştığım yerin Şevki (Ceyhan) Ağabey’in Mali Müşavirlik bürosu olduğunu söylemekten gurur duyarım. İnsani ve mesleki olarak çok şey öğrendiğim bu deneyim ortaokul / lise yaz dönemlerim boyunca sürdü. Şevki Ağabey çalışma hayatımda ilk ustam / üstadım olmuştur. Bunun yanında üniversite öncesi ve üniversite döneminde Halk Eğitim Merkezi’nde Daktilo Kursu Öğretmenliği yaptığım dönemi de çalışma olarak sayabiliriz sanırım.

T.M: Üniversite sonrası meslek yaşamınıza nerede başladınız ve nasıl devam ettiniz? Paylaşmak istediğiniz anılarınız var mı?

S.Ü: Üniversiteden mezun olduktan sonra 1994 yılında İstanbul’da uluslararası denetim ve danışmanlık firması olan Arthur Andersen’da çalışmaya başladım. 1995 yılı sonunda açılan sınavları geçerek Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) katıldım. Aralık 1995-Aralık 2000 arasında SPK’da “Denetleme Dairesi”, “Ortaklıklar Finansmanı Dairesi” ve “Muhasebe Standartları Dairesi”nde Uzman Yrd./Uzman olarak çalıştım. 2000-2002 döneminde aynı zamanda ekonomi ve finans alanlarında kamu sektöründe (Devlet Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı gibi) çeşitli kurumlarda Danışmanlık görevlerini de yürüttüm. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde, University of Illinois’de “Muhasebe Master Programı”nı tamamladıktan sonra, 2005’den 2007’ye kadar Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) Genel Sekreterliği’ görevini üstlendim (Maliye Bakanlığı). 2007-2015 yılları arasında Deloitte Türkiye’de “Denetim Bölümü Ortağı (Partner)” olarak görev alarak, çeşitli sektörlerde ulusal/uluslararası holding ve şirketlerin denetimini gerçekleştirdi. Mesleki kapsamda Bağımsız Denetçi Lisansı, SMMM Belgesi, Değerleme Lisansı, Kurumsal Yönetim Derecelendirme Lisansı, Sermaye Piyasaları İleri Düzey Lisansı ve ABD’de Certified Public Accountant (CPA) belgesine hak kazandım. 2015 Ocak ayından itibaren bir Holding’de “Denetim Grup Başkanı” olarak görev yapmaktayım. Ağırlıklı olarak denetim mesleği ve bürokraside görev almış olmam sonucu mesleki heyecanımı artıran, öğretici veya gülümsetici bir çok deneyimler yaşadım.

T.M: Politikayla uğraştınız mı? Paylaşabileceğiniz anınız var mı?

S.Ü: Politikayla uğraşmadım. Ancak çok genç denilebilecek yaşlarda Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Danışmalığı, Devlet Bakanı / Başbakan Yardımcılığı Danışmanlığı gibi görevlerde bulunmuş olmam politika atmosferi ile ilgili fikir sahibi olmama katkı sağladı diye düşünüyorum.

T.M: Evlilik ne zaman oldu?

S.Ü: Bekar iken “35 yaşımdan önce evlenmeyeceğim” gibi büyük laflar ettikten sonra 25 yaşında 1997 yılında eşim Elif ile tanışıp kısa zamanda evlenmeye karar verdik. 27 Eylül 1997’de evlendik. Mutlu bir evliliğim olduğu için kendimi şanslı sayıyorum.

T.M: Çocuklarınız var mı? Çocukların durumu ile ilgili anlatmak istediğiniz anınız var mı?

S.Ü: ‘’Ece’’ adında 2001 yılı doğumlu bir kızım ve ‘’Mustafa Efe’’ adında 2005 yılı doğumlu bir oğlum var. Çocukların hayatın bize en güzel hediyesi olduğunu düşünüyorum. Her birinin kendine has kişilik özellikleri ile birlikte, beraber geçirdiğimiz her anı değerli bir anı olarak görüyorum.

T.M: Kısaca günlük yaşamınızdan bahseder misiniz?

S.Ü: İş hayatımın yoğun bir tempo içinde geçtiğini söyleyebilirim. Bu yoğunluk içerisinde aileme, dostlarıma ve hobilerime zaman ayırmaya gayret ediyorum. Bir de işimin doğası gereği yurt içi ve yurt dışı sık seyahatlerim oluyor.

T.M: Hangi tür kitapları okumayı seversiniz? Kitap okur musunuz?

S.Ü: Sizin bu değerli çalışmanızı okuyacak olan henüz genç arkadaşlarımla bir deneyimi paylaşmak açısından da belirtmek isterim ki okumayı öğrendiğim günden itibaren okunabilecek her şeyi okumaya çalıştım ve gerek mesleki gerekse gündelik hayatımda çok okumuş olmanın her zaman katkılarını hissettim. Bugün de yoğun bir iş günü sonunda bile olsa okumaktan keyif aldığım veya bana bir şeyler öğreten bir kitap veya makale okumadan uykuya dalmam. Yıllar içerisinde okuma türleri değişmekle birlikte genel olarak; Ekonomi, Tarih, Siyasi Tarih, Finans, Roman, Şiir sanırım en çok okumayı sevdiğim kitap türleri.

T.M: Saim Üstündağ kimdir? Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?

S.Ü: İlk bakışta çok kolay/düz bir soru gibi görünen bir soru bu. Ancak sıra cevaplamaya geldiğinde aslında ne kadar sofistike ve cevaplaması zor bir soru olduğunu anlıyorsunuz. Hızlıca yanıtlamamı isterseniz; hatasıyla eksiğiyle, ailesine, çevresine, toplumuna, Ülkesine faydalı olmaya çalışan, işini en iyi şekilde yapmaya gayret eden bir Muğlalıdır diye tanımlayabiliriz sanırım.

T.M: Şu anda hayalini kurduğunuz mesleği mi yapıyorsunuz? Yaptığınız iş nedir?

S.Ü: Aslında küçüklükten itibaren hukuk okumak ve avukat olmayı istemiştim. Ancak üniversiteye giriş döneminde Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)’nde okumak isteği ağır bastı. ODTÜ’de hukuk fakültesi bulunmadığından Ekonomi okudum. Uzun lafın kısası şu an “geçmişte hayalini kurduğum” mesleği yapmıyorum ancak “çok sevdiğim” bir mesleği yaptığımı söyleyebilirim.

T.M: Şu anki işinizdeki başarınızı neye borçlusunuz?

S.Ü: Öncelikle “başarılı” addettiğiniz için tekrar teşekkür ederim, umarım bu değerli ve nazik teveccühünüze az da olsa layık olabiliriz. Bir kere genç kardeşlerimizle paylaşmak için tekrar söylemek istiyorum, konusu içeriği ne olursa olsun okumayı öğrenmemden itibaren çok okumanın mesleki ve sosyal hayatımda çok katkısını gördüm. Ayrıca işiniz ne olursa olsun, o işi “iyi” yapabilmek için gerekli olan donanıma sahip olmak için; yeri geldiğinde fedakarlık yapmak, çok çalışmak etkili olmuştur. Fedakarlık ve çok çalışmanın yapılması kadar “zamanında yapılması” da çok önemlidir. Bütün bunlar kadar etkili bir diğer konu da “iletişim”dir. İş hayatında iletişimin doğru, yapıcı yürütülmesi belirli bir noktadan sonra ilerlemede en önemli belirleyicidir diyebilirim. Çok okumanın iletişim kabiliyetinin gelişmesine de büyük katkı sağlayacağını burada tekrar hatırlamakta yarar var.

T.M: Şu andaki işiniz nedir?

S.Ü: Şu anda bir Holding’in “Denetim Grup Başkanı” olarak görev yapıyorum.

T.M: Çalışma koşullarınız nasıl? İşyerinizde bir iş günü nasıl başlıyor ve bitiyor?

S.Ü: Her günün kendine göre bir akışı olabiliyor açıkçası. Bir de işin doğası gereği, yurt içi ve yurt dışı yoğun seyahat gerekiyor. Ama koşullar ne olursa olsun işinizi seviyorsanız ve işinizi iyi yapmaya motive olmuşsanız koşulların pek de önemi kalmıyor diyebilirim.

 

T.M: Sıkıldığınızda ya da motivasyonunuzu kaybettiğinizde neler yapıyorsunuz?

S.Ü: Ailemle ve arkadaşlarımla vakit geçirmek, sohbet etmek her zaman iş ve hayata yönelik motivasyonumu tazelemiştir. Eğer seyahat vb nedenlerle bunlar mümkün değilse, ilgimi çeken bir konuda okumak, güzel doğa manzaralı bir yerde vakit geçirmek ve müzik dinlemek motivasyonumu artırmada çok yardımcı olur.

T.M: Çalışma hayatınızda prensip ve olmazsa olmaz dediğiniz kurallarınız var mı? Bize anlatabilir misiniz?

S.Ü: Tabi. Çalışma hayatında öncelikle, işiniz veya pozisyonunuz ne olursa olsun, işinizi “en iyi” şekilde yapmak üzere gayret göstermek birinci prensibim olmuştur. Esasen bu yaklaşım iş hayatında “başarı” olarak sayılan tüm olumlu gelişmeleri doğal olarak beraberinde getirecektir. Anlatmak istediğim, elde ettiğiniz veya edeceğiniz gelire değil, işinizi iyi yapmaya öncelik vermek ve işinizi iyi yapmaya odaklanmaktır.

Bir başka önemli husus da “dürüstlük” ve “samimiyet”tir. Burada “dürüstlük” ile birlikte özellikle “samimiyet” kelimesini de anmak isterim. “Dürüstlük” her halükarda olmazsa olmazdır. “Samimiyet” ise iş hayatında önemini daha önce vurguladığım “iletişim”in en güzel anahtarıdır kanaatimce. Ben bugüne kadar iş ve sosyal hayatımda samimi olmaktan hep yarar gördüm, hiç zarar görmedim.

T.M: Bize biraz da hobilerinizi anlatır mısınız?

S.Ü: “Hobi” deyince yine aklıma öncelikle ilgimi çeken konularda “okumak” geliyor. Bunun yanında fırsat buldukça sinema ve tiyatroya vakit ayırıyorum. Müzik dinlemek İstanbul trafiğinde fazlasıyla vakit bulabildiğim bir hobim. Özellikle Türk Sanat Müziği, ege türküleri ve Jaz (Blues) dinlerim. Bir de şiir yazmaya çalışırdım eskiden...

T.M: Başarılarınız sizin hangi nitelikleriniz sayesinde olmuştur?

S.Ü: Tekrar ifade edeyim siz böyle sorunca “başarılı” addetmenizden onur duymakla birlikte, buna layık olup olmamanın kaygısını da hissediyorum. Ama kendi çapımda yanıt verirsem; çok okumak, gerektiğinde çok çalışmak, herkese karşı “samimi/içten/dürüst” olmaya gayret ederek çevremle yapıcı bir iletişimde bulunmak olarak özetleyebilirim.

Burada bu “çok çalışmak” meselesi ile ilgili bir parantez açmak isterim. “Çok çalışma” ile kesinlikle “işkolik” olmayı kastetmiyorum. Belirttiğim gibi gerektiğinde işinizi iyi yapabilmek için fedakarlık yapmak önemlidir. Ancak iş ve özel hayat dengesinin sağlıklı kurulmaması; insanın hem kendisi, hem ailesi hem de iş arkadaşları için tam bir mutsuzluk kaynağı olacaktır. Diğer taraftan, insanın ailesine, arkadaşlarına ve hobilerine yeterince vakit ayırması iş hayatında ihtiyaç duyduğu enerjiyi, motivasyonu sağlamasında çok yardımcı olacaktır.

T.M: Hedefinize varırken yaşadığınız zor durumlar oldu mu?

S.Ü: Söylediğim gibi, aslında hedeften ziyade hep o an ne yapıyorsam onu en iyi şekilde yapmaya odaklandım. İş hayatımda yaşadığım zor durumlar tabii ki oldu, bundan sonra da olacaktır. Ama çok şükür ki, daha önce ifade ettiğim prensipler çerçevesinde tutarlı hareket edildiğinde zorlukların aşıldığını, aleyhinize gelişen durumların lehinize sonuçlanabildiğini bizzat çeşitli kereler tecrübe ettim.

T.M: Başarınızda ailenizin rolü nedir?

S.Ü: Tek kelimeyle cevap ver derseniz “çok”tur. Anne/Baba başta olmak üzere, evlilik sonrası eş ve çocuklar çok önemli etkenler. Sohbetimiz sırasında sorularınız üzerine konuştuğumuz birçok faydalı alışkanlık ve prensip ailemden aldığım eğitimden gelmiştir diyebilirim. Annem Cemile Üstündağ ve rahmetli Babam Mustafa Üstündağ ilkokul öğretmeni ve benim ilk öğretmenlerimdir. Köy ilkokulunda görev yaptıkları dönemde köydeki sınırlı imkanlara rağmen İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den gelişmemde çok önemli katkısı olan kitapları posta ile sürekli getirttiklerini hatırlarım. Örneğin ilk uçak yolculuğumu üniversiteyi bitirip işe başladıktan sonra yapmış olmama rağmen, ilkokul üçüncü sınıftayken “Uçak Nasıl Çalışır” adlı bir kitap okuduğumu hatırlıyorum.

Eşiniz de bu anlamda çok önemli. İş hayatında siz fedakarlık yaparken aslında eşiniz ve çocuklarınız da fedakarlık yapmış oluyor. Özellikle eşinizin samimi desteği düşünüldüğünden çok daha belirleyicidir. Burada yeri gelmişken; bana desteğini hiç esirgemeyen, benimle birlikte fedakarlıklara ortak olan, iş hayatımın yoğun dönemlerinde çocukların yükünü şikayet etmeden üstlenen sevgili eşim Elif’e ve anlayışları için kızım Ece, oğlum Mustafa Efe’ye bu vesileyle teşekkür etmek isterim.

T.M: Aydın kişi kime denir?

S.Ü: Belki yadırgayacaksınız ama “aydın kişi”, “aydın” sınıflaması yapılmalı mı ondan da emin değilim. Ama madem ki sordunuz cevap vereyim samimiyetle; bana göre şu kısa hayatta başkalarının haklarına saygı gösteren, hak yememeye haksızlık etmemeye gayret eden, elinden geldiğince çevresine, topluma ve ülkesine faydalı olmaya çalışan, insanlara gülümseyen, kimseyi hor görmeyen, gelip geçici dünya hırslarına esir olmayan herkes “aydın kişidir”, “aydınlanmış” kişidir.

T.M: Bu kadar yükseğe ulaşabileceğinize inanmış mıydınız?

 

S.M: Bu sorularınız beni gerçekten mahcup ediyor. Ancak çalışmanızın gayesine ulaşması açısından samimiyetle yanıtlamayı da görev sayıyorum. “Bir yere, bir şeye ulaşmış olmak” benim işimi yaparken düşündüğüm veya hatırladığım bir şey değil. İşinizi iyi yapmaya çalışıyorsunuz ve bir gün biri sizi “başarılı” addediyor. Tabi bir insan için onur verici bir durum. Yine aynı samimiyetle devam edersek, işinizi iyi yapma gayretine devam ettiğiniz sürece alınacak daha nice yollar, çıkılacak başka basamaklar da vardır diyelim.

T.M: Türkler Dünya çapında işler başarmak ve adını duyurmak için neler yapmalı?

S.Ü: Türkler tabi Dünya tarihinde çok önemli bir yer edinmiş, hali hazırda adını bizim teyidimize ihtiyaç duymayacak kadar duyurmuş durumda. Diğer taraftan, burada tamamen ele alamayacağımız kadar derin ve son derece geniş bir konu bu. Ancak bundan sonraki yüzyıllar için burada özet olarak bir şeyler söyleyecek olursak; ilk önce “eğitim” derim. Eğitim sistemimizin ülkemiz ihtiyaçları ve uluslararası gelişmeler/ihtiyaçlar dikkate alınarak, bu kapsamda oluşturulacak top yekün bir ekonomi stratejisini destekleyecek şekilde yapılandırılması her şeyin olmazsa olmazıdır diye düşünüyorum. Burada kritik nokta Dünya’nın mevcut durumunu (ekonomik, politik) ve gittiği yeri en iyi şekilde analiz ederek toplumun yeni ihtiyaçlara cevap verebilecek kaynaklarını harekete geçirmektir. Bu kaynakları harekete geçirecek, ortaya çıkaracak mekanizmaları kurmaktır.

T.M: Girişimcilik nedir?

S.Ü: Bana göre “girişimcilik” özetle; kafa yorarak, risk alarak yeni bir şeyler yapma cesaretini göstermektir. Toplumların da “girişimciliğe” ve “girişimci” fertlere çok ihtiyacı vardır ve bu kavramların / kişilerin önünü açan toplumlar çok daha hızlı ilerler.

T.M: Bağımsız Denetim mesleği ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Bağımsız denetim mesleği günümüzde ve aynı zamanda gelecekte uluslararası bir altın bileziktir diyebilirim. Zira uluslararası ticari/finansal iş ve işlemlerin günümüzde son derece artmış olması, şirketlerin uluslararasılaşması ve halka arzların yaygınlaşması, finansal raporlama ve denetim standartlarının da uluslararası düzeyde genel kabul görmüş ortak standartlar haline gelmesini sağlamış durumda. Bu alanları hedefleyen genç kardeşlerime samimiyetle tavsiye edeceğim bir çalışma alanıdır. Hatırlatmak istediğim bir diğer önemli alan da “İç Denetim” mesleğidir. İç denetim alanı da aynı şekilde günümüzde uluslararası düzeyde geçerli bir meslek haline gelmiştir.

T.M: Muğla denildiğinde sizde ne tür bir çağrışım oluyor? Ne hissediyorsunuz?

S.Ü: Bunu ifade etmek, kelimelere dökmek çok zor tabi ama “Muğla” denildiğinde veya Muğla kültürüne ait bir türkü vb. duyduğumda; çocukluğum, ailem, Muğla’nın güzel köyleri, güzel anılar, saflık/temizlik ve samimiyetin birbirine karıştığı huzur verici bir dinginlik hissettiğimi söyleyebilirim.

T.M: Saim Bey, bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim. Başarıların daim olsun. Gelecekte sizi daha iyi yerlerde görmek isteriz. Son olarak neler söylemek istersiniz?

S.Ü: Bu noktada “Son olarak neler söylemek istersiniz?” sorusu ile verdiğiniz fırsat için özellikle teşekkür ediyorum ve müsaadenizle bu fırsattan yararlanacağım.

Diğer birçok değerli çalışmanızın yanında bu röportajlar kapsamındaki çalışmanızı da; Muğla’mızın, Yatağanımızın tarihine kalıcı bir not düşmesi, çalışmanız sayesinde birbirinden belki de haberdar olmayan insanlarımızın birbirinden haberdar olması, bizlerin diğer hemşerilerimizin deneyim ve fikirlerinden ilham alabilmemiz, yeni yetişmekte olan genç kardeşlerimizin ufkunun açılmasına katkı sağlayabilecek olması açısından son derece değerli, faydalı buluyorum.

Böyle bir çalışma kapsamında hatırlanmak benim için onur verici olmuştur. İnşallah gelecekte de çok sohbetler ederiz. Tüm hemşerilerime sevgi ve saygılarımı sunarım.

 


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
GEKA yönetimi, Yatağan’da toplandıÖnceki Haber

GEKA yönetimi, Yatağan’da toplandı

Kazada aynı aileden 4 kişi yaralandıSonraki Haber

Kazada aynı aileden 4 kişi yaralandı

Yorum Yazın