Dünyada ‘Gülebilmek’ kadar güzel bir şey var mıdır? Ünlü sanatçılarımızdan merhum Huysuz Virjin (Seyfi Dursunoğlu) ve merhum Kemal Sunal, normal hayatlarında çok ciddi, ama sahnede veya sette en çok güldüren cevherlerimizdi... Bir gün çok büyük hata yapıp, Huysuz Virjin’i TV programına konuk eden ünlü sunucu Saba Tümer, ondan duymadığı kötü söz kalmamıştı... En son Huysuz Virjin’e; “Benim güleç yüzümün aynısı bu ekrana neden yansımıyor, beni neye benzetiyorsunuz?” demez mi? Hiç tereddüt etmeden Huysuz Virjin şöyle dedi; “Senin şu çapa gibi dişlerin, gülerken gevşeyen dudakların, çarık gibi ağzınla, sen bana o meşhur Köpekbalığı JAWS’ı hatırlatıyorsun!..” demez mi...
---1950 ve 1960’ların en ünlü siyasetçisi ‘Köylü Millet Partisi’ lideri merhum Osman Bölükbaşı ve lâkabı da ‘Tırt Osman’ idi... En çok miting kalabalıklarını o toplar, ama en az oyu ona verirlerdi... O meşhur ‘Düzce Mitinginde’ tam 8,5 saat konuşmuş, en büyük kalabalığı toplamış ve onlara aynen şöyle demişti: “Eyy benim harmanı (samanı) bol, danesi kıt aziz milletim!.. Burada beni dinlerken aşka gelip de Rahman'ı (Allah'ı) alkışlarsınız, sandık başına gidince de şeytana oy verirsiniz!..’’ demişti...
---Köy kahvesinde zamanın Nasrettin Hocası gibi biri olan ‘Deli Kadir’ etrafına halka olmuş köylülerine anlatıyordu: “Tütün sergisi ve Tarım Kredi Kooperatifi Üyesi” olmak için fotoğrafçıya gittim... Sergi için önden çekildiğim fotoğraftan sonra, Fotoğrafçı Hamdi dedi ki; “Dön bakalım arkanı, üç fotoğraf da arkandan çekeceğiz” demez mi? Ben hemen; “Niye arkamdan çekiyorsun ki!?” deyince, Fotoğrafçı Hamdi bana; “Bunlar Tarım Kredi Üyeliği için, adamlar sana krediyi verecekler ama; ‘bakalım sende bu parayı ödeyecek ‘g.t’ var mı diye bunlara bakacalar oğlum, hadi dön arkanı’ demez mi?” kahvedekiler yerlere yatmışlar...
---Yozgat’tan 18 yaşındayken Almanya’ya çalışmaya giden inşaat işçisi Yusuf, 40 yıl eloğlunun inşaatlarında çalışırken, bir ustabaşı olarak ve yüklüce bir parayla ülkeye döner... Avrupa’ya alışık olduğu için Yozgat’a değil de, Kayseri’ye yerleşmeye karar verir... Küçük bir çiftlik ve 10 tane de inek satın alır, doğal olarak yaşama hayaliyle buraya yerleşir... Ancak, kısa bir süre sonra ineklerin süt vermediklerini görüp, hemen bir Veteriner çağırır, ona der ki; “Aylardır bunlara bakıyorum, Bahar geldi, bir damla süt vermedikleri gibi, şimdilerde ahırda altlarını süpürürken, bir da arkama binmeye başladılar” deyince, Veteriner bir bakar ki, inek diye satın aldıklarının hepsi ‘Yaşlı Öküzlerdir!..’ Kayseri Hayvan Pazarında adamı kazıklamışlardır!.. “Çiftçilik senin neyine be amca, zaten yeterince para kaybetmişsin, Bahar gelince bu dört ayaklıların bile yaşlı olanları azarlar!.. Sen namusunu da kaybetmeden bu işi bırak!” demiş... Adam ertesi günü yeniden Almanya’ya geri dönmüş...
---Bir gün durduk yerde Avşar kızı Hülya, şarkıcı Yıldız Tilbe’ye sataşmıştı... Magazinciler hemen Yıldız Tilbe’ye gidip, bu sataşmaya ne yanıt vereceğini sormuşlar, o da omuzlarını silkip; “Ben şimdi bu hanıma ne diyeyim ki; zati kendisi yıllardır ‘Kapı Zili’ gibi biriydi, gelen bastı, giden bastı!.. Ben bu kapı zillerinden uzak durmaya çalışıyorum” demiş, iyi mi?..
---Merhum Süleyman Demirel’den bir fıkra: Evin ele-avuca sığmaz haldeki kızı, dışarı çıktıkça hep yeni ve pahalı elbiselerle eve dönmeye başlayınca, kızın annesi bu durumdan şüphelenmiş, son gelişinde kapı arkasında onu sıkıştırıp; “Sen bu pahalı elbiseleri nasıl alıyorsun kızım, sakın dışarı çıktıkça erkeklerle ahlâksızca işler mi yapıyorsun!?” deyince, kız hemen itiraz etmiş ve annesine sürekli ‘piyango bileti’ aldığını, çıkan ikramiyelerle bunları satın aldığını söyleyip, paçayı kurtarmış... Bir gün çok soğuk bir havada eve kıpkırmızı dönen kız, hemen sobanın en yakınına varıp, bacaklarını da açarak ısınmaya çalışırken, annesi arkasından bağırmış: “Aman dikkat et kızım, sobaya biraz daha yaklaşırsan ‘piyango biletini’ yakacaksın!..” demiş...
Bugünlük bu kadar yeter; bu ülkede sağ olur da yarına çıkarsak eğer, benzer komik olaylarla devamı da yakında gelecek inşallah !..
Yorum Yazın