Uyanırsın, güne, hayata.
Uyanırsın, mis gibi toprak kokusunda öten horoz sesi ile.
Erken kalkmak berekettir köylerde.
Erken kalkanın evinde bereket olur derler.
Yüzünü yıkarsın çeşmeden akan buz gibi suyla.
Oturursun yer sofrasına, kasnak üzerinde tepside sıralıdır çay bardakları,
Tavşankanında demlenmiş çayı yudumlarken aklına gelmez, huzur dolu olduğun.
Aklına gelmez, gelmemiştir de oysa o sofra oturduğun en güzel sofradır senin.
Köyde doğan, basma etekli, kalabalık bir ailenin çocuğudur en mutlu çocuk.
İşte o kalabalık sofrada oturup tavşankanı çaydan içerek güne başlayan çocuk.
Çocuk olmak güzeldir ama en çok Ege de.
Ege’nin köyünde büyüyen çocuk olmak güzeldir.
Erik ağacına, elma ağacına çıkan,
Dalından koparttığı meyveyi basma eteğine silip yiyen çocuk,
Tarlada çalışan anasına-babasına-kardeşine yardım olsun diye ibrik ile tarlaya su taşıyan çocuk,
Hayvan sevgisinin ne olduğunu yaşaya yaşaya öğrenen bir çocuk,
Ayaklarında renkli naylon ayakkabı ile büyüyen çocuk,
Tütün tarlasında çuval üstünde oturup, tüten dizen çocuk,
Çocuk olmak güzeldir ama en çok Ege de.
Ege’nin köyünde büyüyen çocuk olmak güzeldir.
Köy düğününde en öne oturan çocuk,
Elleri yarı kınalı, yarı nasırlı çocuk,
Annesinin beşinci ya da altıncı çocuğu da olsa gönlünün birincisi çocuk,
Bayram günü, boş şeker poşetlerinden oyuncak şeker yapan çocuk.
Mendili ile para toplayan çocuk.
Çocuk olmak güzeldir ama en çok Ege de.
Ege’nin köyünde büyüyen çocuk olmak güzeldir.
Ayağında naylon bir ayakkabı, elinde bir dilim karpuz ile bir dilim ekmek,
Oturmuş tütün tarlasında, dut ağacının gölgesinde çocuk,
Toprak kokusuna karışmış hayalleri,
Sevdikleri yanında, küçücük bir dünyada kocaman gelen ayakkabısı ayağında, aklında tertemiz hayalleri olan çocuk.
Çocuk olmak güzeldir ama en çok Ege de.
Ege’nin köyünde büyüyen çocuk olmak güzeldir.
Ege'de,
Ege’nin köyünde dizmediyseniz tütün, taşımadıysanız ibrikle su, giymediyseniz basma etek çocuk oldum demeyin…