Sevgili okurlarım, önceki yazımın devamı olarak avcılığı, atıcılığı, balıkçılığı, domuz avlarını ve av-doğa üzerine devletin bazı kanunlarda, yönetmeliklerde yapması gerekenleri önereceğim. Merkez Av Komisyonu’ndan bahsetmiştim. Bu kurul, yurdumuzun 9 ayrı bölgesinden gelen toplam 9 avcı üye ile Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, varsa av-doğa ile ilgili gönüllü kuruluşlarla, Tarım ve Orman Bakanı’nın veya görevlendireceği yardımcısının başkanlığında Ankara’da toplanır ve kararlar oy birliği ya da oy çokluğu ile alınarak karara bağlanır.
Bu kararlar, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 3’üncü maddesi doğrultusunda Merkez Av Komisyonu’na illerden gelen İl Av Komisyonlarının kararları ile komisyona sunulan diğer belgeler incelenerek; 4915 sayılı kanunun 3/4, 4/1, 5/1, 6/2 ve 6/3 maddelerinin komisyona verdiği yetkiler ve komisyon üyelerinin önerileri doğrultusunda hangi yılları kapsıyorsa (2025-2026) av dönemi için bütün yurdu kapsayan hususlar karara bağlanır.
Bu karar Resmî Gazete’de yayımlanır yayımlanmaz yürürlüğe girer. Bu kararları makamı, mevkisi kim olursa olsun değiştiremez, kaldıramaz, ihlal edemez; herkes uymak mecburiyetindedir. Doğa Koruma ve Millî Parklar Şube Müdürlükleri 81 ilde avcı dernekleri, av bayilerince istenildiğinde bu esaslar çerçevesinde bir protokol yapar. İlgili belgeleri ister ve dernek, kulüp ya da av bayisi, Doğa Koruma ve Millî Parklar Döner Sermaye hesabına kaç tane izin kartı ya da (av pulu) alacaksa o miktarı DKMP’nin bankadaki hesabına havale eder.
Avcılar, derneğin talep ettiği aidat ve izin kartı bedelini önceden derneğin hesabına yatırır. Dernek, Doğa Koruma ve Millî Parklar’dan aldığı izin kartlarını avcıların adına düzenler ve Avbis sistemine yükler, bir av haritası ile birlikte avcıya verir. Avcı, telefonuna önceden indirdiği aplikasyon’dan (Tarım Cebimde) kotayı ava gitmeden bir gün öncesinden kotasını alarak, avına o tarihte izin verilen türleri de yazarak kotasını almış olur.
Av günleri:
Salı günü: Göçmen kuşlar, domuz
Çarşamba günü: Üveyik, bıldırcın, domuz
Cumartesi ve pazar günleri
Hangi türün avına gideceksen o türü kotada almadan önce göstermek zorundasın. Belirtilen türün limitini asla aşamazsın. Belgeli bile olsa ceza yiyebilirsiniz. Türleri takvimi zamanı gelmeden avlamak yasaktır.
Domuz sürek avları; köy ve mahallelerde tarımla uğraşanların, üreticilerin ürettiği mahsullere zarar verdiği hallerde, üreticinin doğrudan ya da mahalle veya köy muhtarının mülki amirliğine müracaat etmesi sonucu, ilçe ya da il tarım müdürlükleri ilgili yerlere giderek bir rapor hazırlaması sonucu, köyde ilan edilerek sürek avı yapılır. Bir tutanakla raporlanarak ilgili kuruluşlara verilir.
Av hayvanlarının üreme, kuluçka ya da doğurma zamanlarında hiçbir türün avına asla izin verilmez. Bazen Doğa Koruma ve Millî Parklar, avlaklarda envanter çalışması yaparak hastalıklı, yaşlı, genç bireyleri dölleyemeyecek olan yaban keçisi, yaban koyunu gibi geyik türlerini ihale ederek av turizmi ihalesi açar. Bazen o yöre avcılarının girebileceği bir-iki kontenjan ayırabilir. Belirlenen meblağı döner sermayeye yatıran avcılar, ormancılar nezaretinde avlarını avlarlar.
Bazen kamuoyunda bunlarla ilgili tartışmaları duyar, görürüz. Buradan elde edilen gelirler yine av ve yaban hayatının iyileştirilmesi için harcanır. Hepinizin bildiği gibi yurdumuzun belli yerlerinde Doğa Koruma ve Millî Parkların üretme çiftlikleri vardır. Buralarda keklik, sülün, ördek türleri, nesli azalmaya başlayan türler üretilir. Palaz dediğimiz, uçmaya elverişli olduğunda bir plan dâhilinde yurdun hangi bölgesi için planlanmışsa kapalı araçlarla taşınarak sabah gün ağarmadan yerleştirileceği yere yerleştirilir.
Tabii daha önceden burada yırtıcı ile mücadele edilmiş olması lazım. Yerleştirilen hayvanın suya kolay ulaşabilmesi ve beslenmesini sağlaması lazım. Aksi hallerde telef olup giderler. Bu kadar masraf da boşa gitmiş olur. Hayvanın yaşayacağı ortamın müsait olması gerekli. Aksi halde bu hayvanlar o bölgede yaşamlarını sürdüremezler; ya orayı terk ederler ya da açlıktan, susuzluktan ölürler.
Hatırlarsanız, yıllar önce Yatağan’ın üstündeki büyük dağa, Erentepe’ye iki üç parti toplam 3750 tane kınalı keklik palazını sabah erken saatlerde saldık. O günkü MAK kararlarına istinaden 3 yıl yasak mecburiyeti vardı. Koruduk. Devamlı yazı içmeleri için su ve buğdayla takviye ettik. Geniş bir alana kuşların yayıldığını gözlemledik. Yalnız, bu kekliklerin kuluçkaya yatmadığını, yumurtadan yavru çıkarmadığını da gözlemledik. Bu konu çok araştırılması lazım.
Korumak için sahanın yol kenarlarına av yasağını duyurmak için tabelalar astık. Gazetelerde haberler yaptık. Belediyeden anonslar yaptırdık. Ancak tabelaların bazıları hadsizlerce çalındı, bazıları da kurşunlanmıştı. Biz sadece yöremizdeki avcılığın sürdürülebilir olmasını sağlamak için ne yapılması gerekirse onu yaptık.
Avcılar Derneği’ne ait güzel bir lokalimiz vardı. Yatağan’da tek bir dernektik. Bu dernekten nasıl bir menfaat sağlanabilirdi bilmiyorum; bazı art niyetli bir azınlık bu derneği ikiye böldü ve parçaladılar. Bunun kimseye faydası olmadığını herkes çok iyi anladı. Fakat bu derneği ikiye ayıran şahısların hepsini iki dernek de dışladı, avcılığı bırakmak zorunda kaldılar. Bu konuyu daha fazla deşmek istemiyorum.
Birlikten kuvvet doğar. Her zaman iki derneğin birleşmesi şarttır. Bakın, iki dernek de olsak medeni koşullarda görüşüyoruz, konuşuyoruz. Olgunlaşırsa belki bir gün tek dernek hâline gelebiliriz. Bu bölünmüşlük nedeniyle Yatağan’da bir atış poligonumuz bile yok! Tek dernek olabilseydik belki bunu başarabilirdik.
Devletin yapması gerekenleri ve önerileri bu Gözlem sayfam sınırlı olduğu için yazamıyorum. Bir sonraki Gözlem’de devam etmeyi tasarlıyorum.
Hoşça kalın, dostça kalın.
Yorum Yazın