Muğla
BIST10.859
DOLAR41.7008
EURO48.9299
ALTIN5271.6
BTC/USD123539.63
Hamdi TOPÇUOĞLU

Hamdi TOPÇUOĞLU

Mail: egerem@yahoo.com

BİR DE BU YAKADAN BAK

  “Zefirya’dan Bodrum’a” etkinliğinin telaşından ertelediğim birçok işi yalap şalap yaparak kendimi Neptün’e atıyorum.
Bodrum’un geleneksel Ahşap Yat yarışlarını bu yıl da yarışları Neptün’de izleyeceğim. Neptün’de İsmet Kaptan’la olmak bir ayrıcalık. O, hoşsohbet, insan canlısı; üstelik tam bir deniz kurdu.
Bütün bir akşamüstünü sohbetle geçiriyoruz. Görüşmeyeli birikmiş ne çok sözümüz varmış?
Yarın Karaada açıklarından başlayan yarış,  Pserimos’la  Kos arasında bir yerlerde bitecek. Bir yanımıza Bağla’yı, Karaincir’i, Akyarlar’ı alarak adalar arası sek sek oynayacağız.Yelkenlerini rüzgârla alabildiğince dolduran yatların, bitiş noktasına en önce varabilmek için suları zıpkın gibi yararak ilerlemelerini  izlemenin tadı doyumsuz.
Yorgunluk yatak istiyor. Akşam erken yatıyoruz.
Gece deniz, dipten sallıyor. Hava raporları önümüzdeki üç gün için yağmur ve fırtına göstermişti.  Bu dalgalar, onun öncüleri mi ki?
Sabah erkenden uyanıp bilgisayarın başına geçiyorum. Yazmam gereken şeyler var.
Sabah, çayımı alıp güverteye çıkıyorum.  Bu kokuyu, bu sabah rüzgârını gerçekten özlemişim. Güneşi, karşılamaya hazırım. Gün doğusu bulutlu. Güneş, bulutlar arsından göz edebilmek için köşe kapmaca oynuyor.
Evim tepenin arkasında. Yıllardır güneşin doğuşunu, tepenin bir de bu yakasından neden seyretmediğimi sorguluyorum.
Evler bizi, doğaya yalnız kendi konumlarından bakmaya zorluyor, diye düşünüyorum. Hatta evler, bizi dışarıdan korurken kendisine mahkûm ediyor.
Pencere, duvar, kapı…
Evler mülkiyet belgesi.
Ama kim kimin mülkü?
Evler mi bizim mülkümüz, biz mi evlerin mülküyüz.
Bizim “ yurt” sözcüğünü, hem ev hem de ülke için kullanmamızı bir de bu açıdan değerlendirmeli.
Kapısız duvarların ne değeri olabilir ki? Bence duvarlara işlev kazandıran kapılardır.
“Çık kapat, gir kapat. Duvarı tamamla.”
“Dün pasaportuma Bodrum gümrük kapısında çıkış damgası vurdular; öğleden sonra da Kalimnos gümrüğünde giriş damgası vuracaklar.”
Gel de şu martıları, balıkları, rüzgarı, bulutları kıskanma.
Birçok sanatçıda pencere severlik vardır. Birkaç saniye durup belleğimizi yoklasak pencere diye başlayan ne şiirler, ne şarkılar türküler aklımıza gelir, kim bilir?
Bunca duvarla, kapıyla sınırladığımız dünyamıza biraz ışık, aydınlık, biraz hava gerek değil mi ya!
Varlık Yayınevi'nin “ Dünyaya Açılan Pencere” dergisini anımsıyorum. Lise yıllarında o dergi sayesinde dünya edebiyatına açılmıştım. Ben de yeri geldiğin de “Pencere açmak” deyimini kullanmaktan çekinmem; ama pencere romantizminden kaçınmak gerektiğine inanırım:
“Pencere, at gözlüğüdür
Işıkla buluştursa da seni
Gökyüzü hep yarımdır,
Sağın solun eksik” derim.  İnanıyorum ki birçokları da benim gibi Ahmet Arif’in:
“Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim..”dizelerini okurken pencerelerin, “kısıtlanmış özgürlüklerin avuntusu” olduğunu hisseder.
İnsan dünyaya, hayata yalnızca öğretilmiş açılardan değil, her açıdan bakabilmeli.
“Yık duvarlarını gönül şehrinin
Tırman doruklarına özgürlüğün
Hayata, yürek dağlarından bak” demem bundandır.
Dünyaya yalnız kendi doğrularından bakanlar; aslında düşünce, duygu ve inançlarını kendi zindanlarına mahkum edenlerdir. Onların başka duygu, düşünce ve inançları anlayabilmeleri mümkün müdür?
Ne hayat, kendi duvarlarımız arasına sıkıştırılacak kadar basit, ne de dünya yalnız
pencerelerimizden gördüğümüz kadar dar.
İnsan fırsat yaratıp Yörüklerle göç düzmeli, göçe gitmeli. Güneşi farklı dağlardan doğurup farklı dağlardan batırmalı. Bağrını rüzgarlara farklı tepelerde açmalı. Yılda bir kez, olmadı birkaç yılda bir farklı mevsimlerde Mavi Yolculuk’a çıkabilmeli. Yaşadığımız coğrafyaya, kentlere,  evlere denizden bakabilmeli.
Sanırım biz, doğanın ritminden uzaklaştıkça kendimizi de yitiriyoruz. Kalkınıyoruz,  gelişiyoruz, ilerliyoruz sanıyoruz; ama aslında sadece değişiyor, değiştiriyoruz.
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar