“Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog
Fehmi Kaya, bütün otistik çocukların ateist olduğunu belirterek,
"Otistik çocukların beyinlerinde inanç alanı olmadığı için Allah'a
inanmayı bilmiyorlar" dedi.” GAZETELER
Dönüp iyice baktım. Duyargalarından birini yitirmiş. Kendi halinde, bir yol da mı, yol arayışında mı, çözemedim. Kendimi onun yerine koysam, dedim
- Hey çekirge kardeş, sen ben olsan, ben de sen… Ben, ben olmaktan çıksam.
Tınmadı bile.
Eğildim, gölgem düştü üstüne .
Önce sen, seni anla, der gibiydi.
***
Günlerdir çölde yürüyordum. Yıllar sonra dün, yağmur yağmıştı. Sabah uyanınca kumulların çiçeklendiğini gördüm. Mihmandarım:
- Bu otlar, üç gün sonra tohumlarını toprağa bırakır, yeni bir yağmura dek, belki beş, belki on yıl süren bir uykuya yatar, dedi.
Hiç şaşırmadım. Çünkü Mevlana’nın;
- Bir gün bana “Fahri Razi, Allah’ın varlığı için 101 delil bulmuş.” dediler. Ben de onlara “Ya, demiş, demek ki 101 şüphesi varmış.” dedim, sözleri aklıma gelivermişti.
O zamandan sonra Tevfik Fikret’in “Bir örümcek götürür Hakka beni.” dizesi daha bir anlam kazanmıştı benim için.
***
Taşlarda pürtelaş sürünürken, çağlayanları inadına aşarken Van Gölü’nün inci kefaliydi sanırım. Kimden ve nasıl öğrendiğini bilmeden tırmanıyordu dereleri.
Eskiler neden; “İyilik et denize at, balık bilmezse Hâlık bilir.” demişler ki?
Desem ki şimdi Yunusça:
“Sen sana ne sanırsan
Ayruğa da anı san
Dört kitabın manası
Budur eğer var ise”
Alınır mı acep Allah adına ahkâm kesen diller?
***
Sen, her ulusal bayramda alanlarda fır dönerek zeybek oynayan Alicik ,
Sen, gördüğü her güzelliği bir fotoğraf gerçekliğiyle tuvale aktaran Ayşe Kız,
Sen, insanlara dilsiz, balıklarla muhabbeti sonsuz Öksüz Mehmet,
Sen, dünyası duvardaki bir kör noktaya sıkıştırılmış Selvihan,
Bağışlayın bizi. Siz, inci kefallerimizdiniz bizim; çekirgelerimiz, kum fırtınalıyla boğuşan çöl çiçeklerimizdiniz.
Beyinlerinizin kıvrımlarında Allah arama hayasızlığı bizim.
***
Bugün 23 Nisan, eskisi gibi neşe dolmuyor insan. Kafamda soru üstüne soru. Akil değilim ki şimdi “ulusal” ve “egemenlik” kavramlarını açıklayayım.
Neden “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” demişti Atatürk.
Neden sandıklara oy atmıştık? Bizi temsil etsin diye kimleri seçmiştik biz?
Ya bu şapkadan çıkan tavşanlar kimin nesi?
Dilimde acı bir türkü:
“Eledim eledim, höllük eledim
Büyüttüm besledim, asker eyledim
Gitti de gelmedi canım,
Buna ne çare?”
Sözü uzatsam şimdi. “Pişmiş aşa su katma!” demez mi sanıyorsunuz, bu coğrafyanın terzileri.
Bugün 23 Nisan.
Ey Allah adına ahkâm kesenler, ey “ben”liğinden millet onurunu silip atanlar; siz, ruhunuzu arıtın önce.
Unutmayalım ki, “Gerçek barış, dilde dolaşan değil, ruhlarda kök salandır.”
