Muğla
BIST10.859
DOLAR41.7008
EURO48.9299
ALTIN5271.6
BTC/USD123539.63
Hamdi TOPÇUOĞLU

Hamdi TOPÇUOĞLU

Mail: egerem@yahoo.com

HIRSLI HIRSSIZ

 “Ben hırslı biri miyim?”
Bu soruyu ömründe bir kez olsun kendisine sormayan insan var mıdır? Sanmıyorum. Çünkü başarma isteğini değerlendirme, denetleme düşüncesi herkeste vardır.
Hırs sözcüğünü günlük yaşamımızda  hem  olumlu, hem olumsuz anlamda kullanıyoruz. Bu kullanım biçimi anlam karışıklığına yol açıyor. Söz gelimi  bir veli : ”Çocuğum hırslı değil.” derken, çocuğun  başarma isteğiyle dolu olmadığını;  ama çok hırslı, dediklerinde de  arkadaşlarını geçmek, birinci olmak  hevesiyle dolup taştığını anlıyoruz. Peki bunun orta yolu yok mu?
Başarma isteği olumlu bir duygudur. Çünkü  bu istek sayesinde yaşam için  daha iyi koşullar yaratırız.
Anatole France: “Hırs deyip geçmeyin; bu dünyada büyük olarak ne yapılırsa onun sayesinde yapılır.”  derken konuya  bu açıdan yaklaşmaktadır.
Hırssız kaç devlet adamı  yaşamıştır dünyada, hangi büyük sanatçının nabzı  bu duyguyla atmamıştır ki? Gazetelerde her gün sporcular için  yazılan:  “hırs basmak”, ”hırs küpü”, “hırs depolamak“ türünden deyimler başarma isteğinin  abartılı anlatımları değil midir?
Hırs, bir şeye aşırı tutkunluk, sonu gelmeyen isteğe dönüşürse akıl ve mantıktan yoksun kalır.  Aristoteles’in “Hırs ve tamahın başladığı noktada saf duygular sona erer.” saptaması da  bu doğruyu belirler. Para hırsı, mal mülk hırsı, koltuk hırsı... gibi tutkuların hangisinde saf duygular barınabilir ki? Hz. Muhammed:  “İnsanoğlu kocar da onda iki huy; hırs ve tül-i emel (tamah, bitmez tükenmez istek) gencelir.”  hadisiyle sanki yenik düştüğümüz bu duygularımız yüzünden bizlere sitemde bulunuyor gibidir.
Hırs başka çanlılarda olmayan bir duygu. Hiçbir arslan hırsından çatlamıyor, kaplana kızıp hırsını ceylandan çıkarmıyor.
Lübnanlı şair filozof Khalil Cibran’ın  “Ermiş” adlı eserinde  geçen şu bölümü okuyalım :
“… bize Düşünce ve Hırs’tan söz et, dedi:
Ve El Mustafa yanıtladı:
Çoğu kez ruhlarınız bir savaş alanı gibidir ve burada düşünceniz ve yargılamanız, hırs ve doyumsuz iştahınızla mücadele içindedir. Keşke elimden gelse de, içinizdeki unsurların ahenksizliğini ve rekabetini birliğe ve ahenge çevirerek ruhlarınıza huzur ve barışı koyabilsem. Fakat, kendiniz barışı ve içinizdeki unsurları sevmedikçe benim elimden ne gelir ki? Düşünceniz ve hırsınız, engin denizlere açılmış olan ruhunuzun dümeni ve yelkenleridir.
Eğer dümeniniz ya da yelkeniniz kırılacak olsa, bocalayıp çarpmaktan ya da denizin orta yerinde çakılıp kalmaktan öte hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü düşünce kendi başına buyruk kesilirse, bağlayıcı olur ve hırs, yönetimsiz kalırsa, kendi sonunu getirinceye dek yanacak bir aleve benzer. Bu nedenledir ki, bırakın ruhunuz düşünceyi hırsın doruklarına dek yüceltsin ki, orada şarkısını söyleyebilsin.  Bırakınız ruhunuz düşünceyle hırsınızı yönetsin ki hırsınız, kendi küllerinden her gün yeniden doğan anka kuşu gibi, her gün kendi bozgunundan yeniden doğarak yaşayabilsin."
Kolay mı bunu yapabilmek? Ermiş değil ki herkes.
“ Kaplumbağa hacca gitmek istemiş, onu görenler:
- Delirdin mi, bu yürüyüşle Kabe’ye nasıl varırsın, demişler...
Kaplumbağa:
- Hiç değilse bu uğurda ölürüm ya! diye yanıtlamış onları.
Kim, küçümseyebilir kaplumbağayı, ülküsüne ulaşma isteğine kim karşı çıkabilir ki? Her insanın kendisine hedefler  koyması ve bunlara ulaşabilmek için kaplumbağa olması gerek. Ancak başkalarına zarar vermeden, başkalarının mutsuzluklarına yol açmadan...
Hayatın sonsuz akışını sürdürebilmesi adına  verdiğimiz her uğraş   anka kuşa gibi her gün kendi küllerimizden  doğurmalı bizi.  Kendisini sonsuz bir varlık olarak  görüp   mal mülk, iktidar  tutkusuyla yanıp tutuşanlara başka nasıl dur diyebiliriz 
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar