Onu görür görmez:
- Ne işin var burada, dedim.
Evimin bodrumunda çoktu onlardan. Işığı yaktığım an tedirgin olur, köşelere kaçar, büzüşürlerdi.
- Kaçmayın, korkmayın benden, derdim.
Bir süre sonra ışığa mı alışırlardı, yoksa kaçacak yerleri olmadığından mı kafalarını
kaldırır boş gözlerle bakarlardı.
Işığı söndürüp ayrıldığımda ne düşünürlerdi ki ardımdan?
***
Hüseyin Ünlü söz etmişti Yahşi yalısındaki kum zambaklarından. Onları görmek için gelmiştim onca yoldan.
Kumlar, ağustos güneşini çoktan soğurmaya başlamıştı; ama sahil henüz boştu. Az önce karşılaştığım çiftin torbasında, çantasında belki de hasırlarının arasında gelmiş olmalıydı buralara. Kim bilir, belki de dünden kalmıştı.
Yakından bakmak için eğildim. O an fark ettim kuyruğunun kopuk olduğunu. İçim acıdı. Dokunsam kuyruğunun bir parçası daha ayrılırdı bedeninden. Hiç değilse bir fotoğrafını çekeyim, dedim. Cep telefonumu ona doğru tutarken, bir anda üç, beş, on… çoğalıverdiler. Kiminin ayağı ezik, kiminin kuyruğu kopuk, iri gözleri daha bir irileşmiş bana bakıyorlardı. Tuşa basamadım. Sanki tuşa bastığım an tüm kum taneleri semender yavrusu olacak diye korktum.
***
Dün gibi aklımda. Seksenli yılların sonuydu. Sevgili dostum, Petra, AB adına Türkiye’deki çocuk mahkemelerini ve çocuk ıslah evleri inceleme gezisinden yeni dönmüştü. Gördüklerinden hiç de mutlu değildi.
Bokrijk’i* geziyorduk. Türkiye’den gelen bir konuğum adım başı engelli çocuk grubuyla karşılaşınca “Ne çok engelli çocuk var burada!” deyivermişti. Petra Türkçe bilirdi; ama tepkisini Hollandaca dile getirmeyi yeğledi:
- Burada engelli çocuklar parklarda, sokaklarda, kırlarda gezip dolaşır, dolaştırılır.
Oysa orada engelli çocuklar evlerde tutsaktır. Bu yüzden beyefendinin Türkiye’de engelli çocuk olmadığını sanması doğal.
Pedra, öğretmen arkadaşa haksızlık etmişti o gün; çünkü onun devletini yönetenler aradan geçen bir çeyrek asır sonra Başbakanlık raporu Türkiye’deki gerçek engelli sayısını 1.673.550 olarak açıklıyor. Oysa dünyanın neresine giderseniz gidin savaş, salgın hastalık, doğal felaketler söz konusu değilse toplumun %10 - 12’i engellidir.
TC Başbakanlığı bu gerçeği bilmiyor olabilir mi sizce?
***
Dünya Çocuk Hakları Bildirgesi 20 Kasım 1959’da kabul edilmiş. Türkiye:
“Taraf Devletler zihinsel ya da bedensel özürlü çocukların saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında eksiksiz bir yaşama sahip olmalarını kabul ederler.” maddesini de uygulamaya söz vermiş.
Birçoklarınızın:
- Bizde sözden çok ne var. Biz, söz veririz vermesine de uygular mı, uygulamaz mıyız, bilinmez, dediğini duyar gibiyim.
***
Aç gözlü martıların ekmek kırıntıları için kum zambaklarını, hatta semender yavrularını da talan edeceklerini bile bile torbamdaki ekmekleri son kırıntısına dek kum zambaklarının üstüne boşaltmıştım. Şimdi nerede bir engelli çocuk görsem, ne zaman engelli çocuklarla ilgili bir haber okusam kum zambaklarının gölgesindeki semender yavruları aklıma geliyor.
* Belçika Limburg’da bir açık hava müzesi.