Nar>gün, tugan >doğan” Nartugan doğan gün, yeni gün demek.
21 Aralık en uzun gecenin yaşandığı gündönümüdür. O geceden itibaren günler uzamaya başlar. Altay Türkleri 4000 yıldır bu günü, ışığın karanlığı yendiği, yeni yılın ilk günü olarak kabul ediyorlar.
Onlar, bu günlerde akçam ağacını süsleyip Tanrı Ülgen’e dileklerini iletiyorlar.
Ortaasya’da başlayan bu törenler, bin yıllar içinde göçler yoluyla Avrupa’ya uzanmış orada Noel, Kerstmis, Cristmas’a dönüşmüş.
Benim çocukluğumda evlerimiz toprak damlıydı. Yılın bu soğuk günlerinde bir gece bacalardan tıngır mıngır bir teneke sallarlardı. O tenekenin içinde varlıklı evlerden toplanan ve yoksul evlerin çocuklarına dağıtılan, bizim buraların deyişiyle dör dökün dediğimiz ceviz, badem, sucuk, ayva, erik kuruları, incirler olurdu.
Onlar, köyün tanınmamak için yüzlerini karaya boyayan gençleriydi. Büyüklerimizin biz küçüklere “Susun kara adamlar geldi. “ deyişleri hâlâ kulaklarımdadır.
Kiremit çatılı evler yüzünden mi bilinmez biz o gelenekleri unuttuk.
Yıllar sonra Belçika’da benzer o kara suratlıları ( Zwartepietler) Noel Baba’nın yanında çocuklara hediye dağıtırlarken görünce şaşırmıştım.
İki yıl önce değerli dost Arif Vidinli bana Nartugan söz edince haklı olarak üniversitemize bir sorayım dedim. Uzman arkadaşlardan olumlu bir yanıt alamayınca konuya biraz çekimser kaldım. Arif Bey yılmadı.
Bu yıl değerli müzisyen dost Numan Pekdemir Bey’in üstün çabalarıyla Bodrum’da muhteşem bir Nartugan şenlikleri kutladık.
Gündoğan’da yakılan meydan ateşleriyle başlayan şenlikte pazar gecesi, Bodrum Oda Orkestrası eşliğinde Altuğ Dilmaç’ın seslendirdiği şarkılarla yıllar öncesine uzandık.
Damdaki Kemancı’dan başlayıp My Fair Lady’e, Lüküs Hayat’tan, Tom Jones’a, Frank Sinatra’ya; türkülere derken, Seninle Bir dakika ve Samanyolu diyerek unutulmaz bir gece yaşadık.
Dün gece ise sahnede Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu vardı.
Topluluk, bizi Ortaasya’dan Balkanlar’a Kerkük’ten Sibirya’ya Türk dünyasında dolaştırdı. Bize yeni yılın ilk günlerini mutluluk içinde yaşattı.
Kültür ve sanattan uzak düşen toplumların gelişmişlik düzeyini her zaman sorgulamışımdır. Bodrumlular bu bakımdan çok şanslılar.
Programları izlerken bu güzellikleri keşke diğer ilçelerimizdeki hemşerilerim de yaşayabilse, dedim.
Öte yandan daracık sahnede halk oyunlarımızın en kıvrak figürlerini oynayan gençlerimizi izlerken de üzüldüm. Kabul etmeliyiz ki Bodrum, sadece Oasis alışveriş merkezindeki bu salonla yetinemez.
Kültür ve Turizm Bakanlığı kentlerde her 10.000, 40.000 ve 150.000 nüfus için ölçütlerini bir bir saydığı Kültür Merkezleri kurulmasını ister; ama bu kültür merkezleri nedense bir türlü yapılmaz. İmar planlarına bu kültür merkezleri için yer ayrılmaz. Belediyelerimizin ise dön dolaş alt yapı ile uğraşmaktan kültür merkezleri yapmaya parası kalmaz.
Biz, önümüzdeki yıl Nartugan’ı Bodrum’da uluslararası etkinliklerle kutlamaya şimdiden hazırız. Eğer Büyükşehir Belediyemiz bize el uzatırsa neden bu etkinlikleri ilimizin diğer ilçelerinde de gerçekleştirmeyelim?
Nartugan bize yeni günü getirmekle kalmayacak, Bu dönemde uykuya yatan Muğla turizmini de uykusundan uyandıracaktır.
Hem dört bin yıllık bir kültürel değere sahip çıkmanın öncüsü olmak, hem de ilimizin ekonomisine girdi sağlamak...
Ne dersiniz?
Benden söylemesi...
***
Not: Yarın ( Perşembe) saat 14.00’te Belediye Salonunda bağrından yetiştiğim bu topraklarda dostlarıma coğrafyamızın tarihini anlatacağım. Bir yazar olarak ilçemin sanatseverleriyle ilk kez buluşuyor olmanın hazzı ve heyecanı içindeyim.