Yarın Muğla'da bayram var.
Usta şairimiz Özkan Mert'in dediğine göre yarın,“Muğla Belediyesi Bir Tarih Yazıyor.”
Şairimiz buyuruyor: “Önümüzdeki 100 yıl, her yıl kutlanacak olan dünya şiir günü etkinliğinin ilkini kaçırmayın.”
Şairimizin halisane öngörüsü de açık: “Bir gün çocuklarınız şunu söyleyecek arkadaşlarına: benim annem, babam, dayım vb. Muğla'daki ilk şiir etkinliğine katılmış ve dinlemişti.”
Ne yazık ki yarın iktidarın Bodrum – Ortakent'te 1.000.000 m2 (bir milyon metre kare) bir alanı yerleşime açma ve bazı yerleri yandaşlarına peşkeş çekme planlarını engelleyebilmek için STÖ'lerle gerçekleştireceğimiz toplantılarda olacağım.
Peki, bu toplantılarım olmasaydı, bu bayram(!) a katılır mıydım?
Tek kelimeyle evet.
Ama bu katılımımın nedeni elbette büyük yazarımız L. Dilligil'in deyimiyle: Biz, Azdavaylı ( Muğlalı yerine kullanıyor!) şairler olarak “her hafta çarşamba akşamları bir yerde kendi aranızda toplanıp şiirleşe”mediğimizden değil; hele hele bu günün, biz mahalli şairlerin ve “yerli halk!”ın dar ufkunu genişleteceğine inandığımdan hiç değil; şiire saygı duyduğumdan giderdim.
On binlerce şairin cirit attığı bu ülkede, en değerli şiir kitabının bile bin adet satmamasının gerekçelerini tartışabilmek umuduyla yarın orada olmak isterdim.
Yunus'u, Karacoğlan'ı, Na-zım'ı, Orhan Veli'yi ezbere okuya-bilen bu halk, bugünün şiirinden bir tanesini bile bilmiyorsa, gelenlerden “Halk mı şiirini yitirdi, şairlerimiz mi şiirden halkı attı?” sorusunun yanıtını ve tepeden inmeci, 'ben bilirim'ci, alaycı kum-panya şairlerinin Türk şiirindeki yerini öğrenmeye çalışırdım.
İyi niyetlerinden hiç; ama hiç kuşku duymadığım belediyedeki kardeşlerime “Muğla 1. Uluslararası Şiir Bayramı” gibi hayli iddialı ve kapsamlı bir etkinliğin içini doldurmak için üniversiteden, STÖ'lerden, sanatçılardan destek istediniz mi?” sorusunu sorardım.
Ve onlara bütün içtenliğimle şunları söylerdim:
“Bayram”lar, halkın bütünleşme günleridir. Yerel dinamiklerin etkin olmadığı hiçbir etkinlik, bayram olarak nitelendirilemez. Bir şehirde, dışarıdan getirilen üç beş şairin kendini tanıtıp bir iki şiir okuduğu etkinliğe “şiir bayramı” denilemez. Üstelik, bu tür bir etkinlik, araya bir iki yabancı şair sokmakla, uluslar arası nitelik kazanmaz.
Bakın Bodrum'da her yıl uluslar arası Bale festivali düzenlenir. Buraya gelen grupların en az yarısı farklı uluslardandır. Hiç kimse çıkıp da bunun ne adını tartışır, ne de ben burada niye rol almadım diye yakınır. Turgutreis Klasik Müzik Festivalinde de durum aynıdır.
Muğla'da yapılan, sadece bir kumpanyanın şiir etkinliğidir. Ne bir bayramdır, ne de uluslararası olma özelliği vardır.
***
Yıllar önce Sevgi Özel anlatmıştı:
İzmir'de Ercan Kitabevinin sahibi Sevgili Ercan, yazar, şair arkadaşları bir minibüse doldurmuş, bir kasabaya götürüyormuş. Arkadaşlardan biri camdan kafasını çıkarıp bağırmaya başlamış:
“Haydeee, yazarcı geldiii!”
Eğer Muğla'da gerçekten uluslar arası şiir şöleni gerçekleştirilseydi, ironi olsun diye değil, inandığım için yollara düşer;
“Haydeee, şiirci geldiii!” diye bağırırdım:
“Uyanın Muğlalılar. Bugün bayram. Hem de uluslar arası…”
Eminim Hayriye Teyzem pencereden başını uzatıp “Ülen gök dinli! Gurban deel, ırmızan deel, Cumhuriyet geçeli çok oldu, Çocuk Bayramı'nı kutlamadık ki Gençlik Bayramı'ndan söz edem. Bu ne bayramı hindi?” derdi.
Ben göğsünü gerer;
“Bu şiir bayramı, şiir!” derdim.
Her sokak başına Neruda'dan, Aragon'dan; Fuzuli'den, Nedim'den; Karacoğlan'dan Yunus'tan şiir yüklü tabelalar astırırdım.
Haşim'in O Belde'sinin yanına İbrahim Ergin'in Fenikeli Şair'ini asardım.
Abdullah Gün'ü, Karyalı Mustafa'yı, Yükselecek Demirel'i… asla unutmazdım.
Ayhan Çıkın'ın “Ödünç Kalpler”inin bir yanına liseli bir kızın, öteki yanına üniversiteli bir delikanlının şiirini yazdırırdım.
Çocukluğumu alır gelir ve dizelere dokurdum:
“Dağın eteği şehir,
Kuzulu kapılar ardında avlular
Sağınıza ortancaları alınız,
Solunuza şebboyları
Anacığım çeyiz sandığını aynalara taşırken
Alaca yeşil gömleğimi giysem
Dar sokaklardan afili
Tütün kokulu, çam pürünce taze
Sizi parklarda, süs yollarında beklesem... “
Bayram bu ya…
O gün doğan bebelere şair ya da şiir adları koyalım derdim.
Keşke yalnız Muğla'da değil, yurdumuzun her ilinde, her kasabasında uluslararası şiir günleri düzenlense.
Ben insanımızın bunu yapacak şiir bilgisinin de sanat algısının da var olduğunu düşünenlerdenim. Yeter ki seçkinci tavırlardan vazgeçelim.
***
Değerli şair Özkan Mert, sosyal medyada konuyu eleştiren Muğlalı sanatçılara “İt ürür, kervan yürür.” diye yanıt vermiş.
Bildiğim kadarıyla tarihte kervanlar, bezirganlar tarafından kurulur, itler de bezirganları korurdu.
Benim bildiğim şair, sözün hasını bilip de söyleyendir.
“Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz.”
Yunus dilli şiire, Yunus gönüllü şairlere selam olsun.