Ülkede büyük bir gürültüyle, Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’ın tutuklandığı servis ediliyor. Neymiş suçları, diye soruyor vatandaş? Casuslukmuş! Biz casusluğu, ülkesinin gizli bilgilerini yabancı bir ülkeye bir menfaat, para veya çıkar karşılığında vermek olarak biliriz. Bu, bu insanlara uyar mı, yakıştırır mıyız? Asla! Böyle bir şey olamaz.
Suçlamak çok kolaydır; iftira atarsın, delil ararsın. Fakat elinde somut bir suçlayacak materyalin yoksa –ki yok– bu çöker, madara olursun. Hatırlayalım; Gezi Davası’ndan yargılanan Osman Kavala, Gezi davasından beraat etmişti. Tam cezaevinden çıkacakken, aynı gün dediler ki: “Çıkamazsın.” Neden? “Senin casusluk suçun varmış.” deyip, yeni bir suçlama yaparak cezaevinde tuttular. Hâlâ da çıkmış değil.
Neden? Çünkü bu ülkede FETÖ vari, “kopyala–yapıştır” suçlamalarıyla birçok insanı maalesef içeride tutabiliyorlar. Üç beş yıl yattıktan sonra, “Ya biz araştırdık, böyle bir suç işlememişsin, çıkabilirsin.” diyebiliyorlar. Yine hatırlarsınız, gazeteci Enis Berberoğlu’na da böyle bir itibar suikastı yapılmıştı.
Ajan Hüseyin Gün var. İddialara göre, etkin pişmanlıktan yararlanan ve ajan olduğunu kabul eden Hüseyin Gün, Emniyet ifadesinde, 10 Şubat 2010 tarihindeki House of Lords’ta (Lordlar Kamarası) düzenlenen “Yükselen Türkiye” (Rising Turkey) etkinliğini kendisinin organize ettiğini söyledi. İfadesinde, “İngiltere’de duyduğum konuları Türkiye’ye ilettim.” diyen Gün, “İngiltere’de olduğum zaman zarfı içerisinde ülkemizle ilgili konuları kesintisiz olarak Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine sunmak üzere aktarıyordum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1923 yılından bu güne kadar Lordlar Kamarası’nı açtıran bir Türk yoktur. Lordlar Kamarası’nı açtıran tek Türk benim.” dedi.
Necati Özkan, “Casusluk” suçlamasına verdiği yanıtta, “Şizofren bir adamın deli saçması.” ifadesini kullandı. Casusluk suçlamasını “deli saçması” olarak niteleyen Özkan, “Bir meczubun ifadeleriyle tutuklanmam trajikomiktir.” dedi.
Kampanya Direktörü Necati Özkan, sosyal medyadan yaptığı açıklamada casusluk suçundan tutuklanmasına tepki gösterdi. Hüseyin Gün ile kısa süreli bir tanışıklığı olduğunu vurgulayan Özkan, şunları söyledi:
“Bu kısa süreli tanışıklıktan casusluk gibi bir suçlamaya konu olmak ve sonuçta tutuklanmak, birbiriyle çelişkili, sağlıksız ifadelerle ‘casusluk’ suçlamasıyla karşılaşmam ne yazık ki trajikomiktir. Yıllık lekesiz ve onurlu meslek ve özel hayatıma yönelik saldırı ve iftiraları kabul etmem mümkün değildir.”
TELE 1 Televizyonu’nun Genel Yayın Yönetmeni Dr. Merdan Yanardağ, “Casusluk suçlamasıyla” tutuklanmış ve ifadesi Emniyet’te daha alınmadan TELE 1’e kayyum atanmış, kanal TMSF’ye devredilmiştir. Bu tamamen hukuksuz bir durumdur. Belki ifadesinden sonra serbest kalabilirdi; fakat daha ifadesi bile alınmadan, neyle suçlandığı bile bilinmeden resmen çökülmüştür. Devlet kanuna, nizama uymamıştır. Merdan Yanardağ’dan kime ne zarar gelir? Zaten Ergenekon davalarından suçsuz yere Muğla Cezaevi’nde 5 yıl yatmış, sonunda suçsuz olduğu açıklanarak beraat etmiştir.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan diğer birçok davada da iddianameler bile hazırlanmadan, bütün hukukçuların ortak görüşüyle suçsuzluğu kamuoyunda kabul edilmiştir. Ancak daha iddianame ortada yokken, şimdi de “casusluk”la suçlayarak yeni bir isnatta bulunmuşlardır. Emniyetteki ifadesinde bunu kabul etmediği gibi, “Romayı yakanın Neron değil, ben olduğumu söyleseydiniz daha isabet olurdu.” demiştir.
Tutuklamaların yapıldığı “casusluk” suçu, TCK’nın 328. maddesinin 1. fıkrasında şöyle tanımlanıyor:
“Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden kimseye on beş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir.”
Özetle bu suçun oluşması için ilgili bilgilerin hem gizli hem de devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararlarına dair olması gerekiyor. Peki bu soruşturmada bu kıstaslar var mı? Şu an için bilmiyoruz.
Soruşturmaya gerekçe gösterilen İBB verileri gizli mi? Ya da niteliği devletin yararlarını ilgilendiriyor mu? Bunu resmi olarak yanıtlayan MİT, Emniyet ya da Jandarma’nın bir raporuna ifadelerde atıf yok. Dosyalarda, şüphelilerin amacının “siyasi casusluk” olduğuna dair ne veri var?
Türk Ceza Kanunu’nun 327. maddesi ile bu soruşturmanın konusu olan 328. maddeyi ayıran en önemli kriter, eylemin casusluk maksadıyla yapılmış olmasıdır. Peki Ekrem İmamoğlu’nu, Necati Özkan’ı ya da Merdan Yanardağ’ı tutuklayan hâkim, bu üç ismin amacının da “casusluk” olduğu iddiasını herhangi bir olguyla kanıtlayabilmiş mi? Hayır.
Hâkimlik bile asıl amacın 2019 seçimlerinde avantaj sağlamak olduğunu ileri sürüyor. Hal böyleyken, soruşturmanın dayanağını oluşturan Hüseyin Gün’ün ifadelerinin hepsini doğru kabul etsek dahi, ileri sürülmesi gereken suç vasfının “casusluk” olmayacağını görüyoruz.
Evet, iktidarın 23 yılını geride bırakan AKP döneminde “terörist” ve “casus” suçlamaları maalesef kullanışlı bir çilingir oldu. “Casusluk” bulamadığımız bu soruşturmanın üstünde de “siyasal” kelimesi bir karabulut gibi dolaşıyor. Bu yüzden siyasete, adalete ve hukuka güven azalmıştır.
Önümüzdeki günlerde kim bilir daha ne haksızlıklara, ne hukuksuzluklara şahit olacağız, bilinmiyor. Bekleyip göreceğiz.
Bugün de gözlemdeki sayfam dolduğu için yazımı noktalıyorum. Başka bir konuda buluşmak dileğiyle; gözlemde kalın, hoşça kalın, dostça kalın.























Yorum Yazın